Beni kurtar

715 53 1
                                    

     On gün sonra...

    Her şey her zamanki haliyle devam ediyordu. Bütün dikkatimiz etrafımızdaki insanlarda ve hareketlerindeydi, çünkü bunu yapanın burnumuzun dibinde olduğunu biliyorduk. Babam Poyraz'a davayı açmıştı ve sonuçlanması ne kadar sürecek bilmiyorduk.

   Odanın kapısı çalınınca bakmadan "Gel" dedim. Poyraz elinde bir kese kağıdıyla içeri girince yerimden kalktım.

    "Ne işin var burada?"

   İki elini de havaya kaldırdı. "Sakin ol. Sert bakışlar atarak girdim." Kese kağıdını önüme bırakıp güldü.

   "Bu ne?" Dedim ama kokuyu çok iyi alıyordum.

   "Kestane."

    Masanın arkasına doğru geldi. Aramız düzelmiş değildi. Hâlâ affetmemiştim ama Poyraz'daki değişimi de göz ardı edemezdim.

    "Nerden çıktı?"

   "Yolda gelirken koktu da. Tam da zamanı. Belki seninde canın çekmiştir dedim."

    Biraz korkuyla biraz anlayamayarak ona baktım.

    "Yani severim tabi." Sesim titremesin diye çabalayıp konuyu değiştirdim. "Bir gelişme var mı?"

   Başını iki yana salladı. "Hâlâ yok. En azından mailin hangi adresten geldiğini öğrensek bir iz bulabiliriz." Kese kağıdına baktı. "Yesene."

   Açıp bir tane elime aldım ama sıcak olunca elimde hoplatıp geri bıraktım.

    "Nerden aldın ya? Hala ateş gibi."

   Gülüp masaya attığımı aldı. Üfleyerek soyup bana tekrar uzattı. Uzatmadan önce tekrar üfledi. Şu an kalp krizi geçmiyorsam kalp atışımın hızı tamamen heyecandandı. Yutkunup elindeki kestaneye uzanırken elime yaptığı kısacık temasla bütün bedenim titredi.

    "Selam."

    Kendimi çekip kapıda duran Savaş'a baktım. Kapıyı çalmadan girme huyu yoktu onun. Acaba ben mi duymamıştım. Poyraz'la birbirlerine bakıp bana çevirdi bakışlarını.

   "Selam." Dedim gereksiz sessizliği bozmak için.

   "Amcama söyle boşuna uğraşıyor. Yine söylüyorum davayı kazanamaz." Deyip masadan uzaklaştı ve Savaş'a bakarak dışarı çıktı. 

    "Ne işi vardı burada?" Dedi Savaş bakışlarını bana dikip.

   "Duydun işte. Babamın açtığı dava için tutuştu şimdi de aklı sıra göz dağı veriyor." Dedim Poyraz'ın yalanını sürdürüp koltuğa geri oturdum.

   Bakışını bu kez de masadaki kese kağıdına dikti.

    "Bu ne?"

   "Kestane. Canım çekti de." Dedim ama durdum. Poyraz'da böyle söylemişti.

   "Çıktığını fark etmedim."

   "Başkasını yolladım." Başını salladı ama oturmak yerine dikilmeye devam etti masanın önünde. "Başka bir şey mi var?"

   "Gün almaya ne zaman gideriz diye soracaktım."

   "Ne günü?"

  Kaşlarını çattı. "Nikah için Burçak. Bugün gidelim mi? En azından sağlık raporlarını hallederiz."

    Ses tonu söylemekten çok emreder gibi çıkıyordu. Bu ara bir gariplik vardı onda. Bazen Poyraz haklı mı diye düşünüyordum ama sonra Poyraz'da kaldığım geceden sonra normal geliyordu.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin