Evvvveeettt yeni bölüm geldiii. Umarım herkes hikayemizi beğenerek okuyordur. Sizin oy ve eleştirilerinize ihtiyacımız var. Lütfen bunu unutmayın. Bu bölümde küçük bir kesitte Fatih Murat Arsal adlı çok sevdiğimiz bir yazarımızın ' İki renk aşk 'adlı kitabına yer verdik. Bu kitabı herkese dehşetle tavsiye ederiz. Arkadaşlar umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar :D
Sinan' ın gözlerine baktığımda gördüğüm şey kesinlikle kızgınlık değildi. Gözlerini gözlerime dikmiş, öylece karşımda dikiliyordu elleri ceplerinde. Ben sadece gözlerine takılı kalmıştım. Hayır Sinan kesinlikle kızgın değildi. Daha çok merak ve biraz sitem vardı o bakışlarda.Nasıl ama ya? Onun şuanda bağırıp çağırması gerekmiyor muydu?
Ben aklıma bir anda akın eden düşüncelerle savaşırken Sinan
"Bakıyorum da herkes benim evden gitmemi bekliyordu. Bir gün evde yokuz, herkes bir yerlere gidiyor. Hem ayrıca ben sana haber vermedim mi? O kadar söylememe rağmen niye evde yoksunuz ?" dedi sitem dolu sesiyle."Ne? Kim?" dedim bir anlık dalgınlıkla."Ohoo, ben kime ne anlatıyorum ki. Beni dinleyen bile yok." diyip ufak bir çocuk gibi omuzlarını silkerek mutfağa doğru ilerledi. Bu hali ile okadar çok tatlıydı ki... Hayır hayır hemen kendime gelip bu fikirleri aklımdan atmam gerek. Kendine gel Zeyno. Şuan çok önemli bir konu var ortada.
O sırada kapı kilidi çevrilerek birden kapı açıldı, Hacer teyze ve Ömer amca kapıdan içeri girdiler. Hacer teyze hızlı bir şekilde yanıma gelip bir solukta "Zeynep arabayı gelirken garajda gördüm . Çok şükür almışsınız tamir..." derken birden arkadan bir ses geldi. Arkamı dönmemle Sinan'ın çatık kaşlarını görmem bir oldu.
"Arabanın olması gereken yer zaten garaj değil mi ? Başka nerede olabilir ki. Yoksaa, yoksa arbama bir şey mi yaptınız?!" derken adeta gürlüyordu mutfağın girişinden hızla yanımıza geldi. Eyvah, işte şimdi yanmıştık!
"Eylül, neredeysen çabuk buraya gel!" diye bağırarak olduğu yerde ileri geri gitmeye başladı.
Sesi o kadar korkutucuydu ki olduğum yerde titredim resmen. Başıyla salonu işaret ederken Hacer teyze bana 'kusura bakma kızım ' bakışları atıyordu. Ben önde Sinan arkada salona geçerken Eylül'de geldi. İşte şimdi gerçekten bitmiştik!
"Evet, biri bana bir açıklama yapsın. Hemen!" dedi Sinan ellerini göğsünde birleştirip. Sanki kendisine zar zor hakim olmaya çalışıyormuş gibiydi.
Eylül "Abi, valla bizim bir günahımız yok. Zaten her şey birkaç dakika içerisinde oldu. Nasıl olduğunu anlamadık bile. Hepsi o görgüsüz ayı yüzünden oldu. O araba kullanırken telefonla konuşmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. İnsanlıktan nasibini alamamış adi herif, ukala." dedi.
Kendini takılmış bir bant misali başa sarıp zavallı adama saydırmaya başlamıştı. Dirseğimle hafif bir şekilde dürttükten sonra kendine geldi ve yalvaran bir sesle "Abicim vallahi bizim bir suçumuz yok. Değil mi Zeyno?"dedi benden de destek beklercesine. Hemen başımı sallayarak " Evet evet... Eylül haklı Sinan, bizim hiçbir suçumuz yoktu. Hem zaten arabanı tamir de ettirdik. Şuan aynı eskisi gibi " dedim hızla. Sinan tam konuşacaktı ki Ömer amca içeriden seslendi.
"Zeynep, bana yardım eder misin kızım?"dedi. Ah Ömer amcam tam zamanında bana kurtuluş biletimi vermişti. Hızla salondan çıkarken Eylül'de arkamdam geliyordu. Geride sadece"Bu iş burda bitmedi. Cezanızı daha düşünmedim ama emin olun elimden kurtuluşunuz yok. Gözüm üzerinizde." diyen bir adet Sinan kalmıştı. Sinan gerçekten bize çektirecekti, bundan adım gibi emindim.
Salondan hızlıca çıkarak Ömer amcanın yanına gittim. Ömer amca Tamer'in ayağını eline alıp ufak hareketlerle hasarın ne boyutta olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir süre sonra benden ağrı kesici, pomad ve sargı bezi istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖYLEYEMEDİM...
Terror"Dile benden ne dilersen küçüğüm. Aşk mı lazım sevgi mi?" dedim ve ardından elini alıp tam kalbimin üzerine koydum" İşte hepsi burda . En derininde, her köşesinde en güzel yerinde tam ortasında.... Söyle küçüğüm bize başka ne lazım. Herhangi bir sö...