5. BÖLÜM

428 44 30
                                    

Eveeeet yeni bir bölüm ile daha sizlerleyiz. Umarım hikayemizi okuyorsunuzdur. Lütfen bir hatamız varsa mazur görün. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizin düşünceleriniz bizim için çok önemli. Multide Sinan ve Zeynep'in en son sahnedeki halleri var. Keyifli okumalar :D

İşte şimdi hapı yuttuk. Sanki arabayla kaza yaptığımızı hissetti de beni arıyordu. Allah'ımmm... Ben şimdi ne yapacağım? Korku dolu gözlerle Eylül 'e döndüğümde hala söyleniyordu. "Eylül." ..... "Eylül bırak artık söylenmeyi. Si.. Sinan arıyor." dedim. Anında arabayı durdurdu ve bana dönerek "Neeeee!" diyerek tam yerinde bir karşılık verdi. Bende o da ne yapacağımızı bilmiyorduk. "Ne yapacağız şimdi? Telefon hala çalıyor Eylül." dedim. Eminim şuanda sesimde yüksek miktarda korku ve endişe bulunuyordu. Eylül hemen "Aç Zeyno telefonu çabuk . Abim daha fazla şüphelenmesin." dedi. "Ya sen delirdin mi ben ne diyeceğim şimdi ona. Daha sabah arabayı verdiğim gibi gerisin geriye isterim demedi mi? Vallahi keser bizi." dedim. Ben cümlemi bitirdiğim gibi telefonun sesi de kesildi. Allah'ım çok şükür demeye kalmadan bir daha çalmaya başladı. Eylül'e son bir kez bakarken gözleriyle bana 'Hadi aç artık.' bakışı atıyordu. El mahkum son bir kez derin bir soluk aldım ve telefonu açtım. "Alo. Zeynep." diye aniden konuşunca Sinan, hemen " Alo... Efendim Sinan..." diye çekingen bir cevap verdim. Genelde bana ismimle hitap ettiğinde ya çok sinirlidir ya da... çok sinirlidir.

"Niye telefonunu bu kadar geç açtın Zeynep? Bir şey mi oldu yoksa? Sen iyi misin?" dedi. Bütün cümleleri öyle üst üste söyledi ki biran şaşırdım. Ben ne söyleyeceğimi bilmediğim için biran tutuklu kaldım ve Eylül'e doğru döndüm. Sinan telefondan "Zeyneepp. Cevap versene. Bir şey mi oldu? Bak." derken hemen lafını kestim ve "Hayır, hayır. Bir şey yok merak etme. Biz... Biz sadece Eylül ile alışverişe gitmiştik de biraz yorulunca bir kafeye geçtik. Öyle sohbete dalmışız ki telefonun sesini ikimizde duyamamışız." deyiverdim aniden. Eylül bir anda başını onaylarcasına salladı. Allah'ım ben neler diyordum? Şuan resmen Sinan'a yalan söylüyordum. Ne olursun affet beni Allah'ım. Ben sadece Eylül'ün kurbanıyım. Sinan "Ha, tamam küçüğüm. Sen bir an telefonu açmayınca birde üzerine telefonu açıp cevap vermeyince endişelendim. Neyse ben seni bir şey söylemek için aradım. Biz bugün hem proje hem de küçük bir gezi amaçlı Uludağ'a gideceğiz de araba sizde kalabilir diyecektim. Ona gözünüz gibi bakın." dedi. Önce son cümlesi için biraz korktum ama gene de sadece bir noktaya takılmıştım. "Biz derken?" dedim. Eylül bana anlamaz ve meraklı bakışlar atıyordu. Sinan bana "İşte ben, Tamer ve Melis." dedi. İşte gene o. "Şey tamam, benim kapatmam lazım Sinan, size iyi eğlenceler. Selam söyle onlara da." dedim. Sesimdeki hayal kırıklığını bir nebze belli etmemeye çalışarak. " Tamer'in de sana selamı var. Melis şuan burada değil. Hadi görüşürüz küçüğüm. Kendinize dikkat edin . O cadıya da selam söyle." dedi ve telefonu kapattı.

Eylül bana "Ne diyor abim? Yoksa öğrenmiş mi? Ama nereden , nasıl öğren.." derken lafını bölerek "Eylül bir nefes al ya. Hayır hiç bir şey bilmiyor. Sadece arkadaşlarıyla geziye gidiyormuş onu haber vermek için aramış." dedim biraz sinirli bir tonda. Hayır niye birden böyle çıkıştım bende bilmiyorum . Eylül de bu durumu garipsemiş olacak ki bana kaşlarını çatarak baktı. "Hadi biran önce şu arabayı tamire verelim ve şu dertten Sinan'ın haberi olmadan kurtulalım lütfen." dedim ve Eylül hemen arabanın anahtarını çevirerek arabayı çalıştırdı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Ne gündü ama ya. Resmen ucuz atlatmıştık. Arabayı tamire verdik ve tamirhanede de Demir denilen adamla bir daha karşılaşmamız üzerine Eylül tekrar küçük -ki aslında değil- bir tartışmaya daha girdiler. Allahtan hemen konu kapanmış Demir Bey bütün masrafları ödemiş ve arabada çok hasar olmadığı için de yarın öbür gün arabayı alabilecektik. Umarım Sinan anlamadan bu işi halledebilirdik. Acaba şuanda ne yapıyordu? Kesin Melis'le karşılıklı sohbet edip gülüşüyorlardı. Of Allah'ım. Ne yapacağım ben? Canım yanıyor, kalbim sanki üst üste bıçak darbesine maruz kalıyordu. Sıkışıyordu yüreğim ve... ve ben yine içimi dökmek için günlüğümün temiz bir sayfasını daha açıyor, kimseye anlatamadığım duygularımı , içime hapis olmuş sözcükleri, cümleleri diğerleri gibi sayfalara dökmeye başlıyorum.

Sen benim için tarifi olmayan bir mutluluk kaynağısın, yaşama sebebim, hiçbir zaman sonu gelmeyecek hikayem, gece ne kadar uzun olursa olsun sonunda bütün karanlığa inat doğacak güneşimsin. Sinan, sevgilim...Bu kelimeleri böyle bu kâğıtlara dökmek yerine , o baktıkça içinde kaybolmak istediğim güzel gözlerinin içine bakarak söylemek isterdim. Ama bak sevgilim yine sana söyleyemiyorum. Sinan canım yanıyor sen bilmiyorsun, kalbim senin adının her anılışında bir kuş gibi kanat çırptığında duymuyorsun. Sinan sen beni niye fark etmiyorsun? Sensizliğin içinde kaybolup gidiyorum Sinan, ne olur artık beni kurtar...

Ben bu cümleleri temiz bir sayfaya yazarken gözümden bir damla yaş kalbimden bir parça ile birlikte kopup gitti benden... Günlüğümü kapatıp usulca yatağıma yattım ve uyumak ümidi ile gözlerimi yeniden güzel bir sabaha uyanmak dileği ile kapattım.

~○~○~○~○~○~○~○~○~○~○~○~○~○~○~

Sabah alarmın sesi ile uyandım ve hemen kalkıp namazımı kıldım. Ardından duşumu alarak dolabın karşısına geçip ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Eylül aşağıdan bana kahvaltıya inmem için seslenince hemen üzerime bir şeyler geçirerek hızla başıma şalımı taktım. Tam kapıyı açıp aşağı ineceğim sırada telefonum çalmaya başladı. Yatağımın üzerinden telefonumu alarak kimin aradığına baktım. Arayan Sinan'dı. Hemen telefonu açarak "Alo. Sinan?" diye cevap verdim. "Alo küçüğüm , Eylül cadısını aradım ama telefonunu açmadı. Ben yani biz, geri dönüyoruz diye haber verecektim." dedi hızlıca. "Nasıl yani bu... bugün mü geleceksiniz?" diye cevap verdim sesimin titremesine engel olmayarak. "Evet küçüğüm. Ya biz burada kayak yaparken Tamer ayağını sakatladı. Ayağında ezilme olmuş. Bu yüzden şimdi ben onu bizim eve getireceğim. Haberiniz olsun." dedi biraz endişeli bir tonda. "Ayy geçmiş olsun. Tamam biz bekliyoruz." diye cevap vererek telefonu kapattım veee DANKKK... Eyvahlar olsun Sinan geliyor ve araba tamirde. Teker teker hepsini hatırlayınca hızlıca merdivenlerden aşağı indim ve Eylül'e her şeyi anlattım. Bunun üzerine hemen tamirciyi arayıp arabayı almamız gerektiğini söyleyerek adamları biraz zor bir duruma soktu. Tabi biz bu sorunu çözemezsek çok daha zor bir durumda olacaktık ya. Telefonla konuşmasını bitirdikten sonra hemen evden çıkıp otobüse binerek tamirhaneye gittik. Yarım saat bekledikten sonra arabayı alarak doğruca evin yolunu tuttuk. Arabayı bagaja park ettikten sonra hemen kilitleyip eve girdik . Eylül hemen odasına giderken ben üzerimdeki feraceyi çıkartmak için elimi fermuara tam atmıştım ki yanımda Sinan'ı görmem bir olmuştu. Allah'ım ben şimdi ne yapacaktım? Alacağın olsun Eylül beni nasıl yalnız bırakırsın. Ben mahcup bir şekilde ellerim önümde kilitli dururken Sinan iki elini cebine koyarak bana doğru bakıyordu. Ben ise ona bakamıyor sadece başım önüme eğik bir şekilde onun diyeceklerini bekliyordum. Kim bilir nasıl kızacaktı bana? Allah'ım sen yardım et bana. İçimden üçe kadar saydım, derin bir nefes aldım, kafamı hafif bir şekilde kaldırarak Sinan'ın gözlerinin içine baktım. Ama... Ama o gözlerde gördüğüm şey kesinlikle kızgınlık değildi....

SÖYLEYEMEDİM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin