●
Yirmi bir yıllık hayatımı gözden geçirince kaç tane benden olduğunu söylemek zordu. Sıvı bir madde gibi bulunduğum kabın şeklini alır, nabza göre şerbet dağıtırdım. Ama çoğu zaman bana dokunmayan yılan bir yaşasın'cı olabiliyordum.
Buradaki yılan ya da yılanlar muhteşem üçlü SunMin, JaeIn ve MiSun'dı. Canları sıkıldıkça bana sarar ben de onların hassasiyetlerinin üstününe giderek karşılık verirdim. Yaşlarına, çıkış yapamamalarına, hâlâ ana pozisyon alabilecek kadar yeterli olmamalarına...
O gün dans pratiklerimi hallettikten sonra ufak bir ara vermiştik. Menajer Kang da bunu fırsat bilerek bizimle uzun uzun yarışma hakkında konuşmuştu. Anladığım üzere sektörde kıdemli olan bazı idollerden ve şirketteki önemli kişilerden oluşan jüri kadrosunun puanlamasına göre elemeler olacaktı ama asıl nokta ilk haftalarda en yüksek puana sahip belli kişilerin istediği grubu oluşturmasına müsaade edilmesiydi.
Ya en yüksek puanı alıp avantajı elinde bulundurarak daha yüksek puanlı olan kişilerden kendine şampiyonlar grubu kurardın ya da düşük bir puan alarak birilerinin seni grubuna almasını beklerdin. Burada bulunan herkes de elbette kendi kurdukları bir grupta olmayı isterdi.
Yarışmanın devamı boyunca da bu grup ile performanslar hazırlayıp haftalık olarak jüriden geçer not almaya çalışacaktık. Yarışma sonunda da gruplarda herhangi bir problem olmazsa en yüksek puan alan grup çıkış yapmaya hak kazanırdı. Ama şirket daha yeni bir kız grubu çıkardığı için biz grup olarak tam ne zaman çıkarız orası belli değildi. Hâlâ daha aydınlatılmamış noktalar vardı. Onu da yarışmadan sonra öğreneceğimizi söylemişti. Tabii elenmezsek.
Kısa bir süre sonra program başlayacağı için sıkı bir eğitim kampına girmiştik. İlk hafta bireysel yarışıp puan toplayacağımız için herkes pozisyonlarına göre ufak performanslar hazırlamaya koyuldu.
Dans eğitmeni Bayan Han ile yanımda birkaç stajyerle birlikte koreografi çalışmaya başladık. Bir idol olmamız beklendiği için başka idollerin danslarını cover'lamak daha iyi gibi göründüğü için Bayan Park her birimizi en çok yansıtan idol koreografileri dağıttı. Bana Nct Dream Ridin' düşmüştü.
Artık Jeno'dan ufak taktikler alırım diye düşünüyordum.
Günün geri kalanında da hem şarkıya hem de koreografiye çalışmakla geçti.
Akşam diğerleri yurtlarına gitmek için ayrılırken ben biraz daha çalışmayı umuyordum ama gelen arama ile içten içe bir küfür savurarak telefonuma baktım. Arayan annemdi ve kadının tek bir aramasını kaçırdığım takdirde tüm haftayı bana zehir etme gibi bir özelliği vardı.
Nefes nefes bir şekilde aramayı açmak için telefonuma uzandım. Üstümdeki kıyafetler terden üstüme yapışmıştı. Yedek kıyafet getirdiğim için çıkmadan önce değiştirecektim.
Yutkunarak kuruyan boğazımı nemlendirdim ve aramayı cevaplandırdım. "Efendim anne?"
"Bir an hiç açmayacaksın sandım."
"Şirketteyim." dedim durgun bir sesle. "Pratik yapıyordum da."
"Ah, şu mesele." dedi unutmuş da daha yeni aklına geliyor gibi bir sesle. "Saat kaç olmuş sen hâlâ şirkette misin?"
Hızlıca saati kontrol ettim. Gece yarısına gelmek üzereydi. "Tam çıkmak üzereydim." dedim. "Sen neden aramıştın?"
Güldü. "Senin annene yapmadığın aramayı ben sana yapıyorum bir de soruyor musun?" dedi sinir olmuş bir şekilde. Onlarla bir süredir yüz yüze görüşememiştim. Çok vakit bulmadığım için de ne de olsa henüz ölmedim başka bir zamana da ararım kafasıyla çok sık aramamıştım.
"Kusura bakma." diye mırıldandım. "Pek vaktim olmuyor."
"Zaten tüm vaktini hiçbir faydasını görmediğin bu işe ayırıyorsun."
"Anne..." diye soludum.
"Tamam, tamam." dedi hemen. Bu konuyu o kadar tartışmıştık ki artık kimin nasıl savunma yapacağını bile ezberlemiştik. "Yarın için boşsan akşam yemeğini ailecek yiyelim diyordum. Uzun zamandır yoksun evde. Eksikliğin hissediliyor."
Gözlerimi devirdim. Eminim öyledir. Ne zaman bir araya toplansak o masayı ilk terk eden ben oluyordum. Bozulmaz bir döngüydü. Ailem yedi senemi harcadığımı söyleyerek bu stajyer olma saçmalığına bir an önce son verip mantıklı yaşıtlarım gibi üniversiteye gitmemi istiyorlardı. Her defasını örnek olarak abimi ve ablamı gösterirlerdi. Ben de kendi hayatım olduğunu ve kimsenin buna karışmaya hakkı olmadığını söyleyip tıpış tıpış kendi evime gelirdim. Araya birkaç günlük soğukluk girdikten sonra tekrar barışır ve bir sonraki kavgaya kadar beni kendi halime bırakırlardı.
"Aslında-" diye söze başladım ama annem katı bir şekilde yarın beni evde beklediğini söyleyip resmen telefonu suratıma kapattı. Emrivaki yapma konusunda üstüne kimseyi tanımıyordum. Dediğim dedik bir insandı. İstediklerini yapmazsam da kredi kartlarımı iptal etmekle tehdit ederlerdi ki iki sene önce evden ayrıldığımda da bunu kanıtlamışlardı. Tam bir ay stajyerlikten kazandığım iki üç won ile geçimimi sağlamıştım. Felaket günlerdi. Daha uysal yaklaşmaya çalışıyordum artık onların söylediklerine.
Gece yarısını geçinceye kadar çalıştıktan sonra üstümü değiştirerek şirketin kapalı otoparkına indim. Çantamdan arabamın anahtarlarını ararken çok düzenli biri olmadığım için çantayla girdiğim ufak bir savaştan sonra da anahtarları bulabilmiştim. Arabamı park ettiğim yere gittiğimde başka bir aracın kapılarının açılma sesini duydum. Kafamı çevirip sesin geldiği yöne baktım.
Siyah spor bir araca binen ikili daha bu sabah gördüklerimdi. Na Jaemin ve Shin Nell. İkisi araca binerken aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ama bana uzak oldukları için seslerini duymak zordu. Nell, şarkı için pratikleri bitirdikten sonra Na Jaemin ile birlikte şirketten ayrılmıştı.
Jaemin sabah onu görmek için o pratik odasına gelmişti. Şirketten çıkmadan önce Jeno ile kısaca mesajlaşmıştık. Çoktan işlerini bitirip üyelerle yurtlarına döndüğünü söylemişti ama Na Jaemin buradaydı. Demek ki Nell'i beklemişti bu saate kadar.
Aralarında ne tür bir ilişki olduğunu merak etmeye başlamıştım.
...
-Raen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancing Under Red Skies
FanficGözlerini kapattığın her an kaçtığın korkular bir bir seni bulur; ellerinden kaçamazsın. Geçmiş bir soluk olur hemen ensende dolaşır. O, onu yok eden bir aşkın kölesiydi. Ben ise ona şarkılar yazmak isteyecek kadar kör. ... "Bir şarkı yazmıştı içi...