•
Kendimi nereye koysam orada bir oturmamışlık oluyordu. Ne oraya sığabiliyordum ne de oradan gidemiyordum. Hep bir ikilemlerle mücadele etmiştim. Sonra her nasıl oluyorsa kalbimin attığı asıl yere yuvam diyordum ama oradan da kapı dışarı edilmeyi başarıyordum.
Görünenin aksine başarılarla dolu bir hayatım varmış gibi görünse de aslında başarısızlığın asıl kaynağıydım ben.
Pratik odasından çıktığımda kimse bir şey dememişti ama Jaemin'in de ardımdan çıktığını benim kapattığım kapıdan sonra açılmasından ve yere basan adım seslerinden bile anlamıştım.
O an bir korku da sardı etrafımı. Ben ileri doğru hiç durmadan yürürken bir farkındalıktı da ayaklarımı yerden kesecek kadar güçlü olan. O an anladım; ben onu tek bir dokunuştan bile tanırdım, adımlarının yere vuruşundan, gülüşünün tınısından, kokusundan sadece...
"Haun." Dedi düşüncelerimi kendinden çevirip yine kendine yönlendirmesini sağlayacak o tok sesle.
Otoparka indiğimde beni sessizce takip etmişti ama kimsenin olmamasından kaynaklı bir cesaretle uzun bacaklarının avantajını kullanıp beni kolumdan yakalayarak kendine çevirdiğinde elim istemsizce onun göğsüne yaslanmış yüzüm boynuna denk gelmişti. Yutkunurken hareket eden adem elmasının belirgin kavisi gözlerimin önünde biraz daha şekillenirken lanet olsun ki, şu kalbimi bir dizginleyemiyordum. Üstümde bu kadar kolayca hüküm sürmesini kabullenemiyordum. Defalarca kez ona karşı kendimi uyarmıştım. Tatlı sözleri ile aklını bulandırırdı, süslü bir paket gibi gözlerini ondan alamazdın ama içinden çıkan şey Pardora'nın Kutusu'ndan farklı değildi. Yine de irademe söz geçirememiştim. Merak etmiştim onu, aklım fikrim ondan başka bir şey düşünemez olmuştu ama bak, demek istiyordum. Yetmedi mi bu kadar incindiğim? Ne olur, sen de incitme beni daha fazla.
"Ne oldu birden?"
Sorusu üstüne burnumdan güler gibi bir nefes bırakırken bir adım geri çekildim ama o beni bırakmadı. Bırakmasın istiyordum ama bırakırdı; biliyordum. "Bir şey olduğu yok Jaemin." Dedim hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi saf bir sesle. "Şirkette işim bitti demiştim. Eve gidiyordum şimdi."
Gözleri gözlerime kilitlenip kalırken kaşları çatılmış düz bir çizgi haline gelmişti. İstediğinde bu yumuşak bakışları nasıl bakılmaz hale getirmeyi başardığına şahit olmuştum. "İçerideki sözlerime mi kırıldın sen?"
Sözleri üstüne güldüğümde sanki çok komik bir şaka yapmış gibi bir tavrım vardı. "Ne kırılması Jaemin?" dedim alayla. "İyi misin sen?"
Burnundan sert bir nefes çekerken siyah tişörtünün sardığı göğsü havalanmıştı. "Haun, yapma şunu." Dedi sabırla. "Neden kırılsan bile sanki her şey normalmiş gibi davranıyorsun? Bunu göstermek senin için bu kadar mı zor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancing Under Red Skies
FanfictionGözlerini kapattığın her an kaçtığın korkular bir bir seni bulur; ellerinden kaçamazsın. Geçmiş bir soluk olur hemen ensende dolaşır. O, onu yok eden bir aşkın kölesiydi. Ben ise ona şarkılar yazmak isteyecek kadar kör. ... "Bir şarkı yazmıştı içi...