✃XXXVII

305 28 4
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seni en çok inciten yaranın yerini ve kimden geldiğini tam bilemezdin. Bir boşluğa doğru savrulurdun ellerinden tutan olmazdı. Geçti dediğin kötü anılar dönüp dolaşıp tekrar kapını çalar, senden bir parçadır öylece terk edemezdin. Kimim, diye düşündüğün her an kendinden biraz daha uzaklaşırdın. İşte hayat böyledir; hep bir anlaşılma çabası içinde geçirirdin, içinde döndüğün o labirent senden bir şey bırakmaz, bir yabancıya dönüşürdün.

Jaemin ile geçirdiğim her an benim için hayatımın en unutulmaz anıları ile doluydu. Bir bilinmezliğin içinde savrulan hayatım ondan öncesi ve sonrası diye iki parçaya ayrıldığında yine de tam anlamıyla o aradığım huzuru bulamadığımı fark etmem çok uzun sürmedi.

Şu ana kadar da bir rüyanın içindeymiş gibi üstünde yürüdüğüm bu bulutlardan düşmeye başladığımda, rüyalarım her gece olduğu gibi tekrar bir kabusa dönüştüğünde bir süredir tek gördüğüm o buruk yüzdü. Hayal kırıklığı, bir daha güvenemeyecek olmanın verdiği acı.

Önce MiHi sonra da Jaemin beni terk ediyordu. O parkta bir başıma kalıyordum bir kez daha. Hava güneşliydi. Tenim yanıyordu.

İrkilerek uyandığımda burnuma dolan tanıdık bir kokuydu. İnsanın en çok koku duyusu hatıralarda sürüklenmeni sağlardı. Bazen seni alır geçmişten bir ana hapsederdi. Artık Jaemin'den bir parça haline gelmiş bu kahve kokusunu tekrar solurken bu kokuyu ne kadar sevdiğimi fark ettim.

Jaemin söz verdiği gibi işlerini bitirdikten sonra gelmişti ve bir süredir yaptığımız gibi günü birbirimizin kollarında sonlandırırken gecenin bir vakti beni onun kollarından çekip çıkarak bir korkuydu.

İrkilerek uyandığımı fark eden Jaemin'in kolları sıkılaşarak beni mümkünmüş gibi biraz daha sıcak göğsüne çekti. Elim göğsündeydi. Kalp atışlarının ritmik vuruşlarını hissederken kalbi avucumdaydı sanki.

Tekrar gözlerimi kapatıp uykuya dalmaya çalıştım ama düzensizleşen soluklarım onun boynuna çarptığı için olsa gerek uyuyamadığımı anladı.

"Sık kabus görür müsün?" diye sordu uykulu boğuk bir sesle. Sesi daha kalın ve derinden geliyordu.

İçerisi dışarıdan vuran şehir ışıkları ile aydınlanırken saat kaç bilmiyordum bile. Onunla tüm zaman kavramım silinip gidiyordu. Bir tek o ve ben kalsak zamanın bir köşesinde yine de doyamazdım onunla geçen hiçbir ana.

Yanağımı göğsüne sürttüm. Tişörtünün yumuşak dokusu yanağımı okşadı. Jaemin'in belimi saran eli tişörtümün içine girip ufak daireler çizerken sanki biliyordu dokunuşunun beni gerginliğimden arındırdığını.

"Sayılır." Diye mırıldandım. Her gece. Bazı geceler hiç uyuyamazdım. Sanarlardı ki şarkı yapmak için uyumuyordum ama kabuslardan kaçmak için uyumazdım. Bu da şarkı sözü olarak geri geliyordu bana. "Üzgünüm." Diye mırıldandım kısık bir sesle. "Seni de rahatsız ettim."

Dancing Under Red SkiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin