Gözlerini kapattığın her an kaçtığın korkular bir bir seni bulur; ellerinden kaçamazsın. Geçmiş bir soluk olur hemen ensende dolaşır.
O, onu yok eden bir aşkın kölesiydi.
Ben ise ona şarkılar yazmak isteyecek kadar kör.
...
"Bir şarkı yazmıştı içi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
İnsanların yüzleşmesi gereken birçok korkusu olabilirdi. Onlardan kaçardı, köşe bucak saklanırdı. Ama bu korkular seni en beklenmedik anında avlamak için pusuya yatar, uykuların onların oyun alanı olurdu. Geceleri seni uyutmayan birçok sebep olurdu ama ben, bir tek gündüzleri biraz olsun huzura ererdim. O uykuların celladından kaçmak için uyumazdım. En sonunda bayılırdım ama kan ter içinde kalkardım sanki son nefesimmiş gibi.
Bir kabusla uyanmıştım o sabah. Jaemin yanımdaydı uyandığımda ama kabusumda beni terk ediyordu. Bırakmayacağım diyordu ama onu da MiHi gibi kaybediyordum. Yine yapayalnız kalıyordum. Kimsesiz, bir başıma.
"Kabustu." Dediğini duydum Jaemin'in yeni uyanmış uykulu sesi hemen kulağımın yanından yükseliyordu. Gece o yurda gitmek yerine benim evime gelmişti ve birlikte uyumuştuk. Kolları beni sıcacık bir şekilde sararken ondan yükselen kahve kokusuna artık o kadar alışmıştım ki hep bana onu hatırlatıyordu her kafenin önünden geçtiğimde. "Geçti."
Yüzümü göğsüne gömmüştüm. Kollarımı sıkıca ona sararken bir bütün olalım istiyordum. Bu yeterli gelmiyordu, yok muydu hiç göğsünün içinde bana da bir yer? Saklasaydı ya beni oraya hiç çıkarmasaydı.
"Jaemin." Diye mırıldandım boğuk bir sesle. Ağlamış mıydım? Damağımda tuzlu bir tat vardı. Burnumu çektim. "Jaemin." Dedim bir kez daha. Adını söylemek hoşuma gidiyordu. Yumuşak bir şekilde çıkıyordu. Bir ninni gibi hissettiriyordu. Belki de şu an kollarının arasında uyuşuyor gibi hissettiğim içindi de bu bulanık düşüncelerimin sebebi.
Eli yüzüme doğru gittiğinde çenemden kaldırıp ona bakmamı sağladı ama önce direnmiştim. Yüzümü bu halde görsün istemiyordum ama ona karşı direnemeyen bir tarafım da vardı.
"Çirkinim şu an." Dedim boynuna yüzümü saklamaya çalışırken. "Bakma bana."
"Haun." Dedi Jaemin ılık nefesi saçlarımın arasındayken. "Hiçbir zaman çirkin olmazsın." Dedi bir çocuğu avutur gibi yumuşak bir sesle. Bana böyle hissettirmesinden nefret ediyordum. "Ne gördüğünü anlatmak ister misin? Dinlerim."
"Kötü rüyalar anlatılmaz Jaemin." Dedim gözlerimi ona çevirdiğimde. Odanın içine doğru Güneş'in parlak ışıkları yeni yeni vuruyordu. Daha çok erken bir saatti. "Uğursuzluk getirir. Bilmiyor musun?"
"Bu tür şeylere inanmam." Dedi yüzünü buruşturduğunda.
"Ama ben inanırım."
"İnanma." Diye konuştu işaret parmağı şakağımda gezinirken. "Aklını saçma şeylerle hep dolduruyorsun." Eli omzumu sıvazladı. "Uyu hadi. Ben buradayım."
"Senin de uykunu kaçırdım."
"Kaçmadı." Dedi gözlerini kapatırken ama gülüyordu. "Bak uyudum bile."