FİRST TATTOO

32.6K 1.5K 577
                                    

Yaklaşık 2 saattir hazırlanıyordum. İçimde garip bir heyecan vardı ve bunu aşamıyordum.

İntikam almak için yapılabilecek en aptalca planı yapmıştım. Düşündükce "senin kafanı sikeyim ben, geri zekâlı!" diye kendimi tokatlamak istiyordum.

Pişman olmuştum ama artık dövme yaptıracağıma dair bir saat bile ayarlamışken vazgeçemezdim. Aslında bunu yapacak özgüvenim yoktu. Kızabilir diye çekiniyordum.

Aynada kendime son kez baktım. Gerçekten iyi gözüküyordum. Bazı aptallar gibi güzel/ yakışıklı olmasına rağmen kendisine çirkin diyenlerden değildim ve asla da olmamıştım. Kendimi her şeyimle seviyordum.

Anahtarlarımı alıp kapıyı kilitledikten sonra evden çıktım. "Fakirliğin gözü kör olsun" diyerek otobüs durağına ilerlediğimde dövme yaptırmanın acıtıp acıtmayacağını düşünüyordum. İçimde ufak bir korku vardı.

Yaklaşık 40 dakikalık yolculuğun ardından otobüs durağa varmıştı. Birkaç dakika da yürümem gerekiyordu. Temiz havayı ciğerlerime çektikten sonra ağzıma dolanan şarkıyı mırıldanarak yürümeye başladım.

Dışardan bile aşırı havalı gözüken mekânın önüne geldiğimde durdum ve kolumdaki saate baktım. Saat 15:56 idi. Yani 4 olmasına daha 4 dakika vardı. Aşırı dakik birisi olduğumdan kapının önünde beklemeye başladım.

Saat 16:00 gösterince anında yoğun parfüm kokusunun sahip olduğu mekâna girdim. Gözlerim direkt etrafta gezinmeye başladı. Ardından sırtı bana dönük, bir şeyler arayan atletli gence.

Kalp atışlarım hızlandığında anında kaşlarım çatıldı. Kafamı sağa sola sallayıp bunu sorgulamamaya çalıştım. Artık bir şeyleri sorgulamayı bırakmıştım.

Yüzüme en mutlu ifademi takınmaya çalıştım. Maskelerimden en sevdiğim 'mutlu' olandı. Beni seven insanları sevindirirken nefret edenleri de kızdırıyordu. Ne hoş ama. (!)

Acaba fazla mı samimi durur diye kendi kafamda birkaç saniye düşündüktün sonra hâlâ bir şeyler arayan bedene sessizce yakınlaştım ve aniden parmaklarımla yanlarına baskı yaparak "Bö!" diye bağırdım.

Yaptığım şeyden anında pişman olmuştum...

Çünkü Tolga denen adam çığlık atarak arkasına döndüğünde elindeki kapta tuttuğu ve mürekkep olduğunu düşündüğüm şeyin hepsi yüzüme dökülmüştü. Ağlar tonda bir ses çıkarıp geri çekildiğimde Tolganın bana şok olmuş bir şekilde baktığını gördüm.

Nefesimi tutarak ne tepki vereceğini beklerken yüzündeki ifade yavaş yavaş silindi. Derin bir nefes aldı ve "Ya sen manyak mısın lan?!" diye bağırdı.

Yaşanan durumun saçmalığına ve bağırırkenki yüz ifadesine gülmemeye çalışarak ağlamaklı bir tonda konuştum;

"Sence gerçekten şimdi bunun sırası mı?" diye sordum elimle simsiyah olan üstümü ve aynı hâlde olduğunu düşündüğüm yüzüme gösterirken.

Yeniden derin bir nefes aldı. Çatık kaşları ile bana bakmaya başladı. "Adın ne senin?" diye sordu sakin kalmaya çalışarak.

"Ali ben ya, ne çabuk unuttun?" diye sordum sesimi alınmış gibi yaparak.

"Emrah olan mı?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

Gözlerimi devirmemek için zor dururken kafamla onu onayladım. Gerçekten hiç kimse mi "Emrah koş ananı-" şeyini bilmiyordu...

"Senden zaten ne beklenirdi ki?" diye sordu kafasını sağa sola sallarken. Daha çok sitem ediyor gibiydi.

"Neyse, gel şu arkadaki odaya da temizleyelim şu üstünü. Moralim bozuluyor gördükce." dedi ve giriş kapısını kitledi. Sanırım birinin girmemesi için yapıyordu. 

Aklıma gelen şeyi söylememek için kendimi tutamazken sırıttım ve yanına giderken mırıldandım;

"Ne o? Beni arka odaya mı atıyorsun?"

Anında bana döndü ve işaret parmağını yüzüme doğrulttu. Sinirli olduğunu düşündüğü ifade ile sakin ama sert sesiyle konuştu.

"Eğer ağzını bir daha açarsan, yemin ederim müşteri falan demem bu hâlde seni dövüp sokağa atarım. Duydun mu beni?"

Yine gülesim gelirken kendimi tuttum ve kafamı olumlu anlamda salladım.

Sabır dilenir gibi bakıp arkasını döndü ve dediği odaya girdi. Ben de onun arkasından girdiğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Arka oda dediğinde gerçekten bir "arka oda" kastettiğini düşünmemiştim.

Tavandan asılı duran kelepçelere ve kırbaçlara ağzım açık bir şekilde bakarken o çok normalmiş gibi geçip dolaptan bir kap aldı ve kenardaki koltuğa oturdu.

Kafasını kaldırıp bana baktı ve "ne oldu?" anlamında göz kırptı. Dalga mı geçiyordu...

"Gelmeyecek misin?" diye sordu kaşları tekrar çatılırken.

Ona doğru bir adım atarken sesimin titremesine engel olamazken konuştum. "G-geleyim o zaman..."

___

Yine gözümüz yükseklerdeeeğğ

Ben çok garip ve cringe şeyler yazmayı düşünüyorum agshüözçöükdpsl

DÖVMECİ -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin