Koltuğa oturmuş adama bakmamaya çalışarak yan taraftaki masanın üzerine az önce getirilen ilkyardım çantasını açtım. Sanki hiçbir şey olmamış gibi öylece diziyle ritim tuttururken elime geçireceğim eldivenleri aradı gözlerim. Kan görmeye bile dayanamazken çıplak elle dokunursam bir de bayılırdım herhalde. Herhangi bir şekilde kan kokusu alacağım kadar fazla kan olmasa bile sanki bütün ofis kan kokuyormuş gibi hissediyordum.
Bulduğum eldivenleri elime geçirdim hızlıca ve bir parça pamuk kopartıp tentürdiyot döktüm. Koltukta oturan Tuvan'a çevirdim bakışlarımı yavaşça, alnının sol tarafında sızmış kanlarının kuruduğu küçük bir yara vardı. Hiç düşünmeden attığı kafa sonucunda oluşmuş olmalıydı.
Ellerimi işaret ederek 'ne bu?' tarzı bir hareket yaptı tek gözünü kırpıp. "Pansuman yapacağım." diye yanıtladım onu, eğer bayılmazsam. Tuvan'ın kendiyle ilgilendiği falan yoktu ona kalsa elini yüzünü yıkasa bir problem kalmayacaktı. "Kızım senin hem malıma hem canıma kastın mı var anlamadım ki?" bileklerimin biraz yukarısından tutup ellerimi kendinden uzaklaştırdı. "Yaklaştırma ellerini." diye konuştu kolumu bırakıp sanki iğrenç bir şeye dokunmuş gibi ellerini üzerine silerken.
Yemin ederimki öylece ellerime baktım sadece. Kan görür görmez bile midem kalkarken hatta bir yerim kanadığında kendimden bile iğrenirken ona iyi bakmaya çalışıyordum. Sevmiyor muydu artık beni? Ya da zaten hiç sevmiyordu. Neden böyle davranmıştı ki şimdi. Derince bir soluk aldım. "Yaran böyle kalmasın." sesimdeki dağılmış parçaları ben bile hissettim.
"Kalmasın kalmasın da o eldivenlerle dokunursan hastanelik olurum ben amına koyayım." anlamsızca yüzüne baktım. "Latekse alerjim olduğunu bilmiyor musun?" elime geçirdiğim eldivenlere baktım. Onlar yüzünden mi az önce ellerimi uzaklaştırmıştı. Dudaklarım anında yoğun bir rahatlamayla kıvrıldı. "Anafilaksiye kadar gidip nefesimi kesince daha komik oluyor." dedi muhtemelen yüzümde beliren gülümsemeye ithafen fakat sevimli bir edayla söylemişti.
"Nasıl pansuman yapacağız?" elimdeki eldivenleri çıkartırken konuştum. "Kan görünce bile midem bulanıyor, kötü oluyorum, kusuyorum, dokunamam sanırım." çekinerekte olsa cümlemi bitirdiğimde bu defa o anlamsızca bana bakındı. "Vay amına koyayım. Kan tutanı gördümde kandan midesi bulananı ilk defa görüyorum."
"Ben de latekse alerjisi olanı ilk defa görüyorum." anında cevap verdiğimde koltuğunda kıpırdandı. "Kan dediğin şey içinde geziyor kızım, bir yerin kanamadı mı senin bugüne kadar?" bütün kanlı hatıralarım bir şerit gibi gözümün önünden geçerken öğürmemek için kendimi tuttum. "Kanadı." sessizce konuştum.
"Ee?" omuzlarımı silktim. "Kendimden iğreniyorum o anlarda genelde." kesinlikle aynı şekilde aktarmıştım, ne eksik ne fazla. "Cinsiyetinin farkındasın değil mi?" diye konuştuğunda başımı salladım. Eğer seçme şansım olsaydım farklı bir şey seçeceğimi düşünmüyordum fakat lanet ettiğim anlarda oluyordu ve evet regl olmak kesinlikle o anların başında geliyordu.
"Her zaman muhattap olduğun bir şeyden iğrenmen enteresan." neden buraya gelmiştiki şimdi konu. "Sana yalan söylersem elime bir şey geçmeyecek." bu kadar üstelemesini bağladığım tek sebebi düşünmeden söyledim. "Yalan mı söylüyorsun dedim kızım?"
"Ona getiriyorsun." anında cevapladım. "Düzenli olarak kanayan-" o da beni hemen yanıtlarken sözünü kestim. "Evet kanadığım her an kendimden nefret ediyorum oldu mu?" devam ettim. "Sahiden ister parmağım kanasın ister başka bir tarafım nefret ediyorum, kokusuna bile tahammül edemiyorum." konunun burada kapanmasını umarak her şeyi söylemiştim.
"Regl oldun mu?" sorusuyla birkaç saniye afalladım. "Ne alaka?" diye sordum. "Olacağım demiştin." dediğinde sinirlenmiştim. "Ee?" onun da ifadesi sertleşti. "Aklıma geldi soruyorum kızım. İllaki bir alakası sebebi mi olmak zorunda?" derince bir soluk aldım. "Özelim bana mı kalsa." diye konuştum ironik bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Çocukların Yara İzleri +18 | Yarı Texting
Teen FictionTuvan: Eğer deliğinde dudakların kadar tatlıysa seninle nasıl başa çıkabileceğimi. Tuvan: Haddiden fazla hoşuma gitmeye başlıyorsun çünkü. Gökyüzü: bunu beklemiyordum Tuvan: Bana gelsene. Gökyüzü: hayır Tuvan: Halâ aynı. Tuvan: Bu defa bahanen ne? G...