Başımdaki keskin ağrı kendisini daha da hissettirirken inleyerek gözlerimi aralamaya çalıştım. Kendime gelmeye çalışırken karanlıktan dolayı bir şey görememem korkuturken aniden doğruldum.
Ne olmuştu? Elimi ağrıdan zonklayan başıma götürüp hatırlamaya çalıştım. Evdeydik, Gece! Gece! Korkuyla geriye sendelediğimi hissettiğimde yatağın çarşafına sıkıca tutundum. Pencerenin önündeki, silah sesleri..! Gece...
O vurulmuştu. Neredeydi? Yaşıyor muydu? Korku o an sanki bir adrenalin iğnesine dönüştü ve kalbime o iğneyi olağan en ağır ama en hızlı şekilde batırdılar. Korku ikinci defa aynı şekilde kalbimi acıtmıştı. Gediz'in ölecek olma korkusu ve... Hayır! O ölmedi, ölmeyecek. Bulacağım onu! Hızla doğrulduğum sırada sağ kolumdaki acıyla inledim, gözlerimi koluma çevirdiğimde damar yolu olduğunu gördüm. Bu damar yolu da neydi? Ne yaptığımı bilmeden hızla damar yolunu kolumdan çıkardım. İnlememek için dudaklarımı birbirine sımsıkı bastırırken, kalkmaya çalıştım. Vaktim yoktu. Gece... Onu bulmam lazımdı.
Kalbimdeki acı göğsüme yayılırken kaburgalarımın acıdığını hissettim. İnsan kemiklerinin acısını hisseder miydi? Sanki biri kaburgalarımın içini oyuyordu? Vurulduğumdaki et acısından bile kötü acıydı!
Göğsümün ortasında belirip vücuduma zehir gibi yayılan tanıdık, berbat korkuyla kalkıp karanlık yerde ellerim yardımıyla kapıyı bulmaya çalıştım. Neredeydim ben? En önemlisi o neredeydi? Kapının kulpuna elim ulaştığında direkt açıp çıktım. Gözlerim ışıkla buluşunca direk kapadım, acımışlardı. 'Gece' diye seslendim koridorun sonuna doğru tedirgince, korkarak yürürken. Onlar burada olabilirdi ama umurumda değildi, Gece'yi bulmam lazımdı. Korkuyla tekrar Gece diye seslendim. Tüm vücudum onun için hissettiğim korkuyla kasılırken dizlerimin uyuştuğunu hissediyordum. Ona bir şey olmazdı dimi?
Duvarlara tutuna tutuna, yalpalayarak yürüdüm.
Ne olur aynı acıyı tekrar yaşamayayım. Tanıdığım biri daha ölmesin lütfen. 'Gece' diye seslendim tekrar hıçkırarak. Gözlerimi koluma silerken uğuldayan kulaklarımın arasından gelen sesle arkamı döndüğümde Bora olduğunu gördüm. 'Bora' dedim tuttuğum nefesi titrekçe verirken. Çatık kaşlarla koluma odaklı yanıma gelirken direkt sağ kolumu tuttu 'Meriç kolun' 'Gece' 'Kolun' dedi kıyafetinin kolunu çekiştirip oraya bastırırken kısıkça inledim 'Özür dilerim' 'Gece, O nerede nasıl' bir cevap beklercesine yüzüne baktım o ise cevap vermeyip koluma bastırmaya devam etti 'Yoksa' dedim hıçkırırken. Dizlerim beni daha fazla taşıyamazken yere düşecekken belimden kavradı ve beni doğrulttu 'Dur dur içerideki odada uyuyor ama senin kolun' anlık afallamayla duraksarken Gece'nin yaşıyor olduğunu idrak ettiğimde rahatlamış nefes vererek sırtımı duvara yasladım 'Kolumu boş ver o nasıl' 'Gel' dedi tek eliyle koluma baskı yapıp beni yönlendirirken. Koridorun sağından dönünce sağdaki ilk odaya girdik. Sırt üstü yatıyordu, sağ omzu sarılıydı.
Yaşıyordu... Kalbimden vücuduma yayılan zehir rahatlamaya dönüşüp beynimin ortasında patladı. Derin bir nefes alırken küçük adımlarla na yaklaşıyordum
'Durumu nasıl' 'İyi kurşun sadece sıyırmış geçmiş' 'Niye uyuyor o zaman' diye sordum endişeyle 'Melek dinlensin diye sakinleştirici verdi' anladım der gibi kafamı salladığım sırada 'Bekle sen ben Melek'i çağırayım koluna baksın. İtiraz edecekken kapıya doğru yürüyüp seslendi
'Melek bir yukarı gelsene' gözlerim Gece'ye dönerken elim istemsizce ona uzandı ama kendimi durdurdum. O Ediz değil Meriç!
Amaa!
Uyurken Ediz'e daha çok benziyordu.
Hayır Meriç! O, Ediz değil! Gece, Ediz değil!
Bak sadece o ilk gördüğünde benzettin onları. Tamam, kendinde olmayabilirsin beynini hissetmiyor olabilirsin; çoğu zaman kendini mal gibi hissediyor olabilirsin ama onlar birbirinden çok farklı Meriç! Onu Ediz'e benzetme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
General Fictionİntihara teşebbüs kanser gibiydi. Kanser oluştuğu yerde kalmaz etrafındaki hücreleri sara sara çoğalırdı, insanın etine yerleşirdi, içini sarardı. İntihar fikri ilk zihnimde oluşmuştu ama sonra zihnimden sıyrılıp içimi sarmıştı. İnsan kaderini kendi...