'Anne elmalı kurabiyelerden de koyar mısın' 'Koydum Meriç' 'Hah tamam' dedim sabırsızlığımı belli eden sesli nefes vererek koltuğa otururken. Birazdan Kemal gelecekti Buz Devrini izleyecektik. Kafama gelen yastıklı 'Yaa' diye çığlık attım Gediz'e dönüp 'Bu üçüncü atışın atma bir daha' dedim saçlarımı düzeltirken, dil çıkardı. Bana attığı yastığı alıp ona fırlattım 'Sen niye bana yastık atıp duruyorsun' 'Beni yalnız bıraktığın için' dedi somurtarak yanıma otururken 'Ben seni yalnız bırakmıyorum ki' dedim elini tutarken 'Niye öyle dedin' elimi sıkıca kavrayarak başını omzuma koydu 'O, Kemal geldiğinde hep onunla gülüyorsun onunla sarılıyorsun' 'Sana da sarılıyorum ya' 'Hayır sarılmıyorsun' 'Sarılıyorum ya bak böyle' dedim sıkıca kollarımı ona sararken
'Sen kıskanıyor musun' başını salladığını hissettim 'Evet' 'Niye' 'Sen benim ikizimsin benim yarımsın' güldüm 'Öyleyim sen de benim yarımsın ama o da benim ilk arkadaşım' 'İlk arkadaşın benim diye düşünüyordum' diye homurdandı kıskançlıkla 'Hayır hayır sen benim ikizimsin kardeşimsin' 'Ama arkadaşın da olamaz mıyım' 'Bilmem ikiz kardeşler arkadaş olabiliyor mu' 'Gel hadi' dedi elimi sıkıca kavrarken 'Anneme soralım' 'Tamam' dedim koltuktan kalkıp annemin yanına gittik. 'Anne' dedik Gediz'le ikimiz aynı anda 'Söyleyin canlarım' dedi dizinin üstünde bize doğru eğilirken 'Biz şimdi Meriç'le ikiziz yaa arkadaş da olamaz mıyız' annem ufak bir kahkaha attı 'Olamaz mıyız' dedi Gediz üzgünce 'Olursunuz canım niye olamayasınız' 'Meriç sen artık benim hem ikizim hem yarım hem de arkadaşımsın' dedi. Gülümseyerek kafamı salladım ve yanağını kocaman öptüm 'Iyy sulu öpüyorsun' dudaklarımı büzerek ona baktım 'Kemal'i de böyle öpüyorum ama o hiç şikayet etmiyor' yanağını silen eli havada kalırken gözlerini belerterek bana baktı 'Sen Kemal'i mi öptün' muzip bir şekilde sırıtarak gerilerken 'Anne' diye bağırdı 'Meriç Kemal'i öpmüş' annem kahkaha atarken 'Hadi salona geçin bakalım Kemal birazdan gelir' dediğinde Gediz olduğu yerde tepinmeye başladı 'İstemiyorum, gelmesin' elimle ağzını kapattım 'Sus' deyip on salona çekiştirmeye başladım 'Bir daha onu öpme' duymamazlıktan geldim 'Bir daha nu öp' salona girdiğimizde birden silah patlama sesleri geldi. Korkudan olduğum yerde kalakaldım 'Çocuklar yere eğilin' diye bağırdı annem.
...
Annemin sesi kulağımda yankılanırken az önceki gördüğümün rüya olduğunu fark etmemle göğsümün ortasında garip boşluk hissiyle birlikte ir sızı oluştu.
Ellerimi yüzüme götürmek için hareket ettirmek istedim ama kaldıramadığımı fark ettiğimde kımıldamaya çalıştım. Hareket edemediğimi daha iyi idrak edince göğüs kafesimde hissettiğim sıkılmayla gözlerimi araladığımda tavandaki aydınlatma gözlerimi kırpıştırmama neden oldu. Etrafa bakınmaya çalıştım ama sadece gözlerimi oynatabiliyordum.
Neredeydim ben? Boğazımdaki kurulukla yutkunmak istedim ama yutkunamadım, boğazım çok ağrıyordu. Su demek istedim ama diyemedim. Ses dudaklarımdan çıkmadı. Bırak dudaklarımı ses tellerim titremedi bile. Ne olmuştu bana? Niye hareket demiyordum? Vücudum kaskatı kesilmiş gibiydi. Tüm vücudum ağrıyordu. Sırtım çok ağrıyordu en çok da sol kısmı. Oradan yayılan acı..
Kendime gelmek ister gibi gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Ellerimi kımıldatmaya çalışırken elimde hissettiğim baskıyla kendimce duraksadım. Sanki biri sıkıca kavramış gibiydi. Başımı o yöne çevirmek istedim ama yapamadım. Hiç halim yoktu. Gücüm yoktu. Vücudum felç olmuş gibiydi.
Ciğerlerimdeki baskı beni nefessiz bırakırken derince nefs almaya çalıştım ama burnuma tanıdık gelen o daha önce uzun süre soluduğum pis kokulu hava buna engel oluyordu. Bu hastane gibi kokan kokuyu niye soluyordum ben? Ağzımı ve burnumu kaplayan, hava veren bir şey olduğunu fark ettim. Nefessiz kaldığımı hissettim. Hızlı hızlı soluk alamaya çalışırken burnuma gelen hava çabamı boşa kılıp daha çok nefes alma isteği yaratıyordu. Gelen hava boğuyormuş hissi verdiği için çekmek istedim. Hadi ama elimi oynatabilirim. Sağ elimi hissetmek için yumruk yaparken parmak uçlarımı kımıldattığımda rahatladım. Elimi yavaşça o şeye götürdüğüm sırada benim buz kesmiş elime karşın sıcak bir el elimi kavradı 'Hayır' buz gibi tenimde sıcak bir nefes.. 'Çıkartmaman gerek onu, nefes almana yardımcı oluyor' elin sahibini gözlerimle takip edince lacivert gözlerle göz göze geldim. Derin bir nefes aldığımı hissederken 'Gece' diye mırıldandım gözlerim kapanmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Narrativa generaleİntihara teşebbüs kanser gibiydi. Kanser oluştuğu yerde kalmaz etrafındaki hücreleri sara sara çoğalırdı, insanın etine yerleşirdi, içini sarardı. İntihar fikri ilk zihnimde oluşmuştu ama sonra zihnimden sıyrılıp içimi sarmıştı. İnsan kaderini kendi...