Bölüm şarkısı: Conan gray - Lookalike
Bölüm 13: Eylül ayları mı bana hüzün getiren, yoksa sen misin güz'ü mü zehir eden?
Çok eskiden, idamın olduğunu ve günümüzde de hâlâ bazı ülkelerin bu ceza yöntemini kullandığını biliyordum.
Bu konu da bir fikrim yok sayılırdı. Bir yanım hep; bir insan ne yapmış olursa olsun, bu şekilde öldürülmeyi hak etmiyor, bu ceza yerine başka bir ceza verilebilir, diye düşünüyor. Diğer yanım ise günahının bedelini bu şekilde çekmesini uygun görüyor.
Bu cezayı alma sebebi eğer masum bir canın kanını akıtmaksa, asılsın diyordum. Nefesi kesilsin ki anlasın o aldığı canın, nasıl can çekiştiğini. Ama üzülüyordum sonrasında. Annesi varsa, babası, eşi ya da çocukları. Üzülüyordum çünkü annesiz ve babasız kalmak ne demek biliyordum.
Tam bu konu üzerine düşünürken ve telefonla boş boş oynarken, karşıma çıkan çok eski bir gazete haberiyle karşılaşmıştım. Bu haber aslında çok fazla ders verici ve insanı hayrete düşürebilecek bir haberdi. Okuduğumda şaşırdığım ve düşüncelere daldığım bir olaydı.
Aslında bir nokta da beni gerçekten yoran bir başlıktı. Düşüncelere dalıp gitmemi sağlamıştı. Bir an bir umuda tutunup, ucunda asılı kalmıştım. Sonra bu hikayeyi herkesin duymasını istemiştim.
Gazete haberin de bu bahsettiğim olay tam olarak şöyle yazıyordu;
Amerika da bir idam mahkumu, infaz edilmesini beklerken, devlet yetkilileri bir teklifle gelir. Bir deney üzerine idamını darağcında değil de, zehirli bir serumla uyutarak yapmak istediklerini ve bunun karşılığın da, mahkumun ailesine yüklü bir miktar para yardımı yapılacağını beyan ederler.
Mahkum önünde ki seçeneğin iyi olduğunu, en azından o ölürken, ailesine yardım edebileceğini düşünür ve teklifi kabul eder.
İnfaz gelir çatar, yatağa yatırılır ve vücuduna serum bağlanır. Doktor, infazın detaylarını mahkuma anlatır.
"Gördüğünüz gibi bay Jefferson, bağladığımız serum da kademe kademe renkli sıvı mevcut. En üstteki yeşil sıvı bittiğinde, elleriniz ve ayaklarınız uyuşacak. Ortada ki mavi sıvı bittiğinde, kollarınız ve bacaklarınız uyuşacak. Ve en altta ki kırmızı sıvı bittiğinde ise kalp ritminiz yavaşlayacak, nabzınız düşecek ve infaz gerçekleşmiş olacak." der.
Ve tam da doktorun dediği gibi gerçekleşir her şey. Önce eller ve ayaklar, sonra bacak ve kollar uyuşur. Sonra ise kalp durur ve mahkum ölür...
Üzerinde deney yapılan mahkumun ölüm sebebi sadece kalp krizidir.
Serum da bulunan ve zehirli olduğu söylenilen sıvı ise sadece sudur...
Mahkum, zehrin vücuduna işlediğine kendini inandırarak kendi infazını gerçekleştirmişti. Oysa ki serumun içinde ki sadece suydu.
Ona serumun için de zehir olduğu söylenmişti. Mahkum buna inanıp, kendini zehirle ölmeye hazırlamıştı. Ve en sonun da bedenine ölümü bir elbise gibi giyinmişti.
Ve bu durum bana şöyle bir düşünceyi getirmişti; İnanarak kendini bile öldürebilen bir insan, inanarak yeniden doğabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
After The Match •Taekook•
FanfictionÖyle tutkulu sevişiyoruz ki Aklım başımdan gidiyor her zerren için. Başka aşk tanımıyorum ben. Sadece seni biliyorum. •●•