Walk Above The City

534 37 31
                                    


Bölüm şarkısı: The Paper Kites-Walk Above The City (Feat. MARO)

Bölüm 2: Ölümüm, annemin saçlarının arasına konan bir yangın oldu.

Nefes boşluğumda karanlık düşüncelerimin oluşturduğu koca bir boşluk vardı. Bazen o boşluk sık nefeslerimin getirdiği güçle doluyor, bazen dışardan aldığım havayla kan doluyordu.
Ruhum bir kazığın ortasına çakılmış duruyor, kalbim sertçe çarpıp duruyordu. Hâlâ atıyordu. 

Ne olursa olsun hiç durmuyor hâlâ beni hayatta tutuyordu. Nefes boşluğuma ruhumun acıları damlıyor, gözlerimden akan yaşlara eş değer düşüyordu.

Karanlık bir insan mıydım? Değildim.
İçim de var olan siyahlıklar vardı ama karanlığın ardına saklanırken başkalarına bunu bulaştırmamaya çalışıyordum. Aslında ben, kötülükten çok iyiliğe, iyilikten çok, tanrıya inanırım.

Bir şeyleri kolay yoldan elde etmenin yavan tadı yoktu içimde. Her şekilde çalıştım, tecrübe ettim. Gece aç yattığım da oldu, tıka basa doyarak uykuya daldığımda. Sabaha kadar dışarda olduğumda oldu, sıcak evimde uyuduğumda.
Bazen kavga ettim, gürültü çıkarttım. Ama ellerime bulaşan hiç bir kan suçsuz bir insanın kanı olmadı.
Sınırda dolaştım, nefret ettim, sırtımı döndüm.

Ama hiç bir zaman kendimle olan savaşıma bir başkasının günahını katmadım.

"Anlatımcılığın tam tersi bir yönde gelişen yeni klasikçilik, öznel deyişin dizginlenmesinden yana bir görüşten yola çıkmış," dedi hoca yavaşça konuşurken. Derin bir nefes aldı sınıfta göz gezdirip. Ardından kendi notlarına dönüp okumaya devam etti.
"Barok çap müziğinin ve klasisizm değerlerine sarılarak çağdaş dönemde yeni bir akıma dönüşmüştür."

Kısaca notumu alıp dosyamı kapattım. Sınıftaki sessizlik beni dingin bir moda sokuyordu. Tuhaf bir biçimde bugün oldukça sessiz ve hareketsizdi etraf. Şikayetçi değildim. Bunu kesinlikle söyleyemezdim.

"Bir sonraki dersimiz de Çağdaş dönemden devam edeceğiz. Çalışarak gelirseniz yararınıza olur, beraber tartışırız." Bizde olan gözlerini onay bekler gibi kısınca bir kaç mırıltı yükseldi sınıftan. Hoca kitaplarını toplayıp selam verirken bir kaç kişi çoktan ayaklanmıştı bile. 

Yavaş adımlarla sınıfı terk etti hoca, biz selamına karşılık verirken. Not aldığım dosyamı ve kalemimi elime alarak sıradan kalktım. Sınıf boşalmak üzereydi.

Koridora adım attığım da önce etraftaki insanlarda göz gezdirdim.
Ardından dolabıma yönelip kapağını açtım yavaşça. Elimdekileri gelişigüzel bir biçimde dolaba atıp kapağı kapattım. Sırtımı dolaba yasladığımda cebimde ki telefonumu çıkartıp dersteyken bakamadığım babamın mesajlarına baktım sıkkınlıkla. 

Bakmak istemiyordum. Sabahtan beri erteleyip durmuştum ama artık bakmam gerekiyordu.

Yurt dışına çıkacağını söylüyordu.
Tekrar.
Mesaja öylece bakarken sadece içimden tekrar ediyordum.
Yine, yine ve yine.
Bu sıralar sürekli yurt dışına çıkıyordu, alışmıştım. Eskiden şehir dışına sadece işler için çıkarken şimdi yurt dışına çıkıyordu.
Sürekli.

Onu buralarda görmek zorlaşmaya başlamıştı. Ama şu an buna çok takılmayacaktım. Takılmak istemiyordum. Düşünürsem kurardım ve kurarsam kendimi yakardım.

Saat on ikiden beri okuldaydım. Şuan saat dördü geçiyordu. Okula gelmeden önce şirkete uğrayıp yapılacak bir kaç şeyi halletmiştim ardından Jimin ile okula gelip kahvemizi burada içmiştik.

After The Match •Taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin