Bölüm şarkısı: Calum Scott - You are the reason
Bölüm 27: Eğer zamanı geriye alabilseydim, ışığın karanlığı yendiğinden emin olurdum. Her günün her saatini seninle geçirirdim.
Önemli not: Bu şarkı'nın her bir sözü Taehyung adına, Jungkook için yazılmış gibi bir önem taşıyor. Sözler, Taehyung'un hislerinin bir parçası. Dikkat edin!
Bazı hatıralar, olduğu yerde dururken hiçbir şekilde anlamını yitirmiyordu. İyi ya da kötü. Her şekilde aynı kalıyordu ya da daha da değerleniyordu. Gelecekte bir gün oluyordu ve o hatıralar hiç ummadık anda karşımıza çıkıyordu. Ürkek bir melodi, sıradan bir insanın üzerine sinmiş koku, belki bir adım sesi, öylesine bir günün içinde geçen herhangi bir an...
Hatıralar hatırlanmıyordu. Hatıralar kendilerini hatırlatıyordu.
Acımasızlık denir miydi buna? Belki de. Bazı anılar ölüme muhtaçtı benim gözümde. Acı veriyorsa, unutulması gerekiyordu.
Ya da her zaman olduğu gibi kandırıyordum kendimi. Acı verse de annemi, acı verse de çocukluğumun geçtiği o evi unutmak, hafızamdan tamamıyla silmek istemiyordum. Çünkü biliyordum ki ben o anıların, o hatıraların yarattığı bir adamım. Zaman silmezdi. Ne beni, ne de o anıları.
Acı veriyordu.
Parmak uçlarımı sızlatan ağrı, şakaklarıma gömülen sızı, ruhumu delip geçen pişmanlık. Öyle acı veriyordu ki, ağlamama fırsat tanımıyordu. Ceza gibiydi. Yaptığım onca şeyin cezası.
Engel olmayışımın, konuşmayışımın, tutmayışımın...
Elini tutmadım. Tutar gibi yaptım, dokundum ama orada kalmadım.
Bir şey söylemedim. Onu ikna edecek hiçbir şey söylemedim. Dudaklarımı araladım. Araladım ama yalnızca saçma sebepler sundum.
Onu ikna etmedim. Etmek için çabaladım ama bu çabam ikimiz içinde en kötüsü oldu. Yalan söyledim. Kendimi kandırmak için onu da işin içine kattım. Onu yalanladım. Ben yanarken, onu da yanıma kattım. Üzerimize toprak attım. O da benimle o toprağın altında kaldı ama benden bir an olsun vazgeçmedi.
Kendini kurtarmadan önce, bana gün ışığını göstermek adına tırnaklarıyla kazıdı toprağı. Sonucunda o ışıksız kaldı.
Canım çıkıyordu canı için. Ölüyordum tek bir gözyaşı için. Ne yapacaktım ben? Ona daha onu sevdiğimi bile söylememiştim. Aptal bir adam gibi aşkımı, korkup saklamıştım. Ona korkak olduğunu söyleyip, korkmuştum.
Şimdi onsuz ne yapardım? Onsuz nefes nasıl alırdım?Avuçlarım arasında sıktığım ince yorganı serbest bıraktığımda, onun kokusu buram buram doluyordu ciğerlerime. Odasının siyah duvarları, yatağının kırmızı örtüsü, tablolarının bir kaçının etrafa dağılmış görüntüsü, her zaman düzenli tuttuğu defter ve kitaplarının küçük kitaplığında ki özenli duruşu. Yüzümde ki silik gülüş, onun hatıralarıyla canlandı ama hiçbir şey aynı değildi.
Avuçlarım arasına aldım tekrar saçlarımı. Onun olan hiçbir şeye zarar vermek istemedim. Elimi kolumu bir yerlere savurmak istemedim. Günlerdir yaptığım tek şey buydu zaten. Onu bulamıyor, ona ulaşamıyordum. Ona ulaşamadığım her saniye daha da deliriyordum. Toparlanamıyordum. Onun yanımda olmadığı hiçbir an kendimi iyi hissedemiyordum. Bilmiyordum nerede olduğunu. Canı yanıyordu, belki de ağlıyordu.
Yumruk yaptığı elini sertçe bacağına savurdu. Sesi evi inletecek kadar güçlü çıktı kuruyan dudakları arasından.
"Siktiğimin hiçbir şeyini beceremiyorum!" Bir kez daha vurdu. "Onu bulamıyorum, ona sarılamıyorum!" Bu sefer şakaklarına geçirdi yumruğunu. "Hakettiği hiçbir şeyi ona veremiyorum. Onu kaybediyorum, onu kaybettim!" Yenilmişlik vücudunu saran bir zırh oldu bir anda. Başka hiçbir duygu o an o zırhı delip geçemedi. Avuçlarını yüzüne bastırıp fısıldadı. "Onu haketmediğim hâlde, benim için çabalayıp durdu. Canını yaktığım hâlde, canımı yakmamak için sustu. Beni sevdi. On yedisinden beri sevdi beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
After The Match •Taekook•
FanficÖyle tutkulu sevişiyoruz ki Aklım başımdan gidiyor her zerren için. Başka aşk tanımıyorum ben. Sadece seni biliyorum. •●•