Bölüm Şarkısı: Matt Maltese - Even If It's A Lie
Bölüm 14: Biliyorum, beni sevmiyorsun ama lütfen ben gitmeden bir kez sevdiğini söyle.
"Siktiğimin piçi."
Ondan duyduğum kaçıncı küfürdü bilmiyordum. Bu lafı söylediği kişi babam olsa da sesimi çıkarmadım yine de. Pek bir etki bırakmıyordu üzerimde. Ne bana ne de ona zarar veriyordu.
"Keşke bir güzel yüzünü dağıtabilsem bunu yapan kişinin."
Edeline'nın sesinde ki öfkeyi net bir şekilde duyabiliyordum. Kim olduğunu bilmiyordu. Bana bunu yapanın kim olduğunu gerçekten bilmiyordu ve aslında beni de çok tanımıyordu. Ama yine de bu onun öfkelenmesine engel değildi. Yani, engel olamamıştı sanırım. Öyle ki ona sessizce seslendiğimde ve beni gördüğü anda yüzünde ki ifade bir an da değişmişti.
Anında sert bir ifadeye bürünen yüzü ne kadar hassas yapılı bir kız olduğunu düşündürtmüştü bana. Sanırım bu gibi durumlarda öfkesini kontrol etmesi güç oluyordu. Öyle görünüyordu.
"Dakikalardır küfür ediyorsun zaten Edeline." dedim pembe uzun saçları yüzümün bir kısmına düşüp beni gıdıklarken. Elimle, saçlarını yüzümden uzaklaştırıp kucağımda ki şapkamı kalçalarımı yasladığım masaya koydum. "Emin ol dövmekten beter ettin o kişiyi."
Edeline, sert ifadesinden bir şey eksiltmeden elinde ki makyaj süngerini masanın üzerine koyup parmağıyla beraber kapatıcı kremi yaymaya başladı sağ yanağıma.
"Ne kadar küfür edersem edeyim, Jungkook." dedi sinirle. Yüzüne baktım. Yeşil gözlerinde ki en belirgin duygu öfkeydi. O, bana değil, yanağıma bakıyordu dikkatlice. "Bunu yapan kişiye küfür hiçbir etki etmez. Az kalır yanında anlıyor musun?"
Anlıyordum. Onun yanında küfür de diğer şeylerde az kalırdı. Oğluna yaptığı bu şeylerin yanında hiçbir şeydi bu sözler. Kızmıyordum Edeline'a. Sonuçta benim canımı acıttığını düşündüğü için söyleniyordu.
"Acıyor mu?" diye sordu serçe parmağını hafifçe yanağıma bastırıp.
"Hayır."
Bir fırçayla yüzüme hafif bir şekilde fondoten sürmeye başladı. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı gerçekten. Eğer sabah karşıma çıkmasaydı ne yapardım bilemiyordum. Okula girdiğim gibi onu görmüştüm. Beni fark ettiği anda yanına ilerleyip bana yardım etmesini istemiştim.
Yanında, yanağımda ki izi kapatabilecek bir şeylerin olmasını dileyerek yapmıştım bunu.Şansım vardı ki bana yardım edebilmişti. Yoksa tanımadığım bir kişiden yardım isterken yerin dibine girebilirdim, ki Edeline'ı da çok tanıdığım söylenemezdi. Ona çabucak ısındığımdan ve iyi birisi olduğunu düşündüğümden yardım istemiştim direkt olarak.
Zordu.
Yüzümde ki ay gibi parlayan iz ile beraber bir başkasından yardım istemek gurur kırıcıydı.
Evet, gurur kırıcıydı. Fakat bundan da ötesi vardı. Babam. Bundan daha ötesi, izin babama ait olmasıydı. Yanağıma inen tokatın sahibi benim özbeöz babamdı. Onun eli o kadar sert bir şekilde inmişti ki yanağıma, göz yaşlarım bile vücuduma ağır gelmişti, canım çıkana kadar ağlamıştım. Karşısında bir çocuk olup hıçkıra hıçkıra ağlamıştım.
O çocuk öldü baba, diye bağırdım ona karşılık vererek. Bana vuracağını anladığımda yine bağırdım. Ben o çocuk değilim artık baba. Üzerime bir adım daha attı. Beni zaten öldürdün baba. O bana vurmak için elini kaldırdı ve ben o tokat tenime iner inmez anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
After The Match •Taekook•
FanfictionÖyle tutkulu sevişiyoruz ki Aklım başımdan gidiyor her zerren için. Başka aşk tanımıyorum ben. Sadece seni biliyorum. •●•