Bölüm şarkısı: Måneskin - The Loneliest
Bölüm 24: Çünkü geride bıraktığım zamanı hiç umursamıyorum. Şu an tek istediğim şey, bu zamanı seninle harcamak.
"Bu aşırı yaratıcı fikir hayatımı kurtardı." Diye söylendi Jimin, biraz önce konuşan Jee'ye katılarak. "İnanamıyorum gerçekten."
"Sen git de sırtına yaptırdığın kanatları düşün." dedi Yujun ona yan yan bakarak. "Benimkinin bir anlamı var en azından."
Jimin onun ensesine vurup, "Ağzını suyu akıyordu lan ilk gördüğünde." diye bağırdı sessiz yolda yürümeye devam ederken. "Şimdi ne bok atıyorsun?"
"Çirkin demedim zaten hayvan herif." diye hayıflandı ensesini ovarak. Jimin'in eli ağır olur demiş miydim hiç? Demediysem, şimdi diyorum; Jimin'in eli gerçekten çok ağırdır. "Sen de benim fikrime bok atıyorsun? Gayet de güzel bir fikir ayrıca. Bundan daha anlamlısı mı var sanki?"
Jee, güldü. Kolunu Yoongi'nin beline sarıp, uykulu bir şekilde esnedi. Başını omzuna yaslayıp, "Düşününce güzel bir fikir aslında." diyerek Yujun'un fikrini savundu. Daha biraz önce bu fikre gülmemiş gibi anında döneklik yapması beni güldürmüştü.
"Asıl mesleğinin dansözlük olduğunu bilmiyordum." diyerek dalga geçti Taehyung. Ona bakıp keyifli gülüşüyle karşılaşmak içimi huzurla doldurdu. Belki de evimin kırık olan bir camını onardı yalnızca bir gülüşüyle.
Taehyung, sinirle ona dönen Jee'ye bakıp omuz silkti gülerek. Bir süre yalandan öfkeli ifadeleri ile Taehyung ile uğraştı. Onlar birbirlerine bakarak sessizce atışırlarken, yürüdüğümüz yolda usulca ikisini izledim.
Öğle saatlerindeydik. Geç kalkmıştık, kahvaltımızı dışarda yapıp bir otobüse atlayarak direkt Yujun'un bizi götürmek istediği yere gelmiştik. Otobüs ulaşamadığı için yürümeye başlamıştık. Yaklaşık on dakikadır yürüyorduk.
Nereye gideceğimizi bu sabah aniden söylemişti Yujun bize. Kalkın ve beni takip edin, sizi harika bir dövmeciye götüreceğim, demişti heyecanla. Önce ne yapacağımız hakkında düşünerek birbirimize saçma sapan bakışlar atmıştık. Fakat Yujun önceden ne yaptıracağımı düşünmüştü.
Basketbol topu.
Evet, bir basketbol topu. Önce buna gülmüştük hep birlikte. Hatta Jimin ve Yujun bu fikri duydukları andan beri onunla dalga geçip duruyordu ama sonuç olarak şu an beraber yol alıyorduk.
Garip diyemezdim ama daha önce düşünmediğim, aklıma gelmeyen bir fikirdi bu. Bu yüzden hoşuma gitmişti. Direkt olarak nereye yapacağımızı, ne kadar büyüklükte olacağını hayal etmeye başlamıştım.
Önce bilek içlerimizi ardından avuç içimiz de herhangi bir yere sonunda ise ayak bileğimizin uygun olacağını düşünüp, söylemiştim. Baş parmağımız büyüklüğünde, minimal bir basketbol topu, ayak bileğimizde hoş görünebilirdi. Hem Yujun'un dediği gibi; anlamlıydı da.
Küçük ama oldukça havalı görünen bir yapının önüne geldiğimiz de, Yujun hepimizi peşine alarak içeri girdi. Kalabalık değildi, iki üç kişi anca vardı salonda. Bir kaç tane oda ve salonun bir köşesine koyulan beyaz renkli koltuklardan başka bir şey yoktu görünürde.
Etraf ne kadar boş görünse de, duvarlar doluydu fazlasıyla. Bir kaç tablo, değişik şekillerde tasarlanmış haç işaretleri ve daha bir çoğuna sahipti cansız renkte boyanan duvarlar.
"Şöyle oturalım." dedi Yujun bizi koltuklara yönlendirirken. Koltuklara sığmayacağımızı düşünüyordum ki bizim gelmemizle beraber iki müşteri odalardan çağırılmışlardı. Bize selam vererek gittiklerinde yanımıza orta yaşlarda bir kadın gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
After The Match •Taekook•
FanficÖyle tutkulu sevişiyoruz ki Aklım başımdan gidiyor her zerren için. Başka aşk tanımıyorum ben. Sadece seni biliyorum. •●•