Yada anılara mı desem.
●○●
800 yıl önce
"Rebekah nerdesin, Rebekah?" Diye evin içinde bağarıyordum. Niklaus neden bu kadar büyük bir yer seçti hiç anlamıyorum, tabi onlar şanslı benim aksime bu uzun kolidorları yürümelerine gerek yok. Bir saniye içersine koridorun sonuna varmış oluyorlardı zaten, neyse.
"Aşağıdayım Clarissa, ayrıca bağırmana gerek yok. Bu evde sen hariç ,herkesin senin insan formundayken olduğunun 3 katı duyuları gelişmiş unutma. Şimdi evdeki bütün kardeşlerim ikimizinde nerde olduğunu çok net bir biçimde biliyor ,bundan emin olabilirsin." Dedi şakacı bir sesle. Onun bu söyledikleri ne kadar doğru olsada gözlerimi devirmeye kendimi alamadım , merdivenlere yöneldim.
Tanrım çok uzun, "Acabaa" dedim mırıldanarak trabzana biraz daha yaklaştım, elbisemi elimle topladım ve üstüne oturudum. Ayaklarımı kaldırıp, ağarlığımı hafif öne vererek kaymaya başladım.
"Tanrım bunu neden daha önce denemedim ki ?" Dedim gülerek sonuna geldiğimde düşmeden kalkıp öne zıpladım, ilk dengemi kuramasam da sonradan toparlamıştım.
Kendi kendime gülerek salona girdim, inanamıyorum hepsi burdaymış ve çay içiyorlar. Bir de sözde benim 3 katım daha iyi duyuyorlar, o zaman niye ben yukarıda bağıra bağıra Rebekah'yı ararken ses çıkarmadılar, pis hainlar.
"Sizi gidi pis hainler. Yukarıda bağırıp duruyorum ve hiç ses vermediniz, ayrıca bensiz çay içiyosunuz! Gerçekten alındım." Dedim kaşlarımı çatıp kollarımı önümde bağlarken.
Finn hariç hepsi benim bu kalime kıkırdamaya başladı, bende onların bu yaptığına tripli bir şehilde 'hıh' dedim kollarımı çözmeden Finn'in yanındaki boş koltuğa oturdum. "Bundan sonra tek arkadaşım sensin Finn, bunların hepsi benimle dalga geçiyor." Dedim şikayet eden bir çocuk gibi, Finn benim bu kalime gülümseyip çayını kenera bıraktı ve sayiplenici bir şekilde kolunu omzuma atıp beni yanına çekti. Bende bu hareketine gülümsedem ve ona sarıldım, bazen çok kuralcı olabiliyordu ama benim abim gibiydi.
"Öncelikle, biz de senin Rebekah ile olan konuşmanı duyduğumuz için buraya geldik, yoksa burda sadece Kol ve Rebekah vardı yani onlara kızmalısın. İkinci olarak ise Seninle uğşarmak genelde sadece Kol'un ilgi alanı ,nadiren de Niklaus'un, yani seni temin ederim ki ben seninle dalga geçmiyorum sevgili Clarissa. O yüzden son dediğin beni oldukça kırdı, sadece o halinin çok tatlı olduğunu düşünüyordum." Dedi Elijah, ilk başta Niklaus'a ve Kol'a kaşlarımı çatıp kötü kötü baksam da Elijah'ın son söylediği şey ile utançtan kızarmış yanaklarımla bakışlarımı onun üstüne çevirdim.
"Şey, teşekkür ederim Elijah. Tamam sen affedildin ama bu diyerlerini affettiğim anlamına gelmiyor," dedim ve Finn'den ayrılıp ona da kötü kötü bakmaya başladım. "aşk olsun Finn sende mi onlara uydun yoksa, gerçekten alınıyorum ama. Ayrıca sırf sesimi duydunuz diye neden hepiniz buraya geldiniz ki?" Dedim.
"Çünkü ne zaman böyle bağırsan hep Rebekah ile boy ölçünmek istiyosun Clarissa, ben kendi adıma iki kardeşimi eskiden olduğumuz insan halledindeki gibi oldukları o güzel kısacık anı kaçırmamak adına geldim." Dedi Finn özlem dolu bir sesle.
O hala bu duruma alışamamıştı yada kabullenememiş, ailenin geri kalanı ne kadar bu durumu kabullense ve hatta hoşlarına bile gitmeye başlasa (belli bir yıldan sonra) da. O bu durumdan nefret ediyor, kanlarını içmekten yada insanları öldürmekten, öz babasından kaçmaktan.
Kısacası şuan ki durumun tamamından nefret ediyor, dönüştükleri şey yüzünden diyer kardeşleriyle bir çok kez kavga etmişti bu yüzüden onlarlada arası soğuktu. Ama ben hala insan olduğum için (yani en azından yaşıyan ve büyüyebilen bir varlık olduğum için) benim ile arası hala iyiydi, hatta insan halindeyken olduğundan çok daha iyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[Red Wolf]■[Kızıl Kurt]■
FantasyMikaelsonlarla olan yakınlığı yüzünden zaten nefter ettiği halinden daha da nefret ediceği bir hale döşen bir Hybrid... Elijah biricik aşkını sırf yaşaması için bırkamaya rağzı gelir ve kardeşiyle bir anlaşma yapar. Zamanla aşkını ruhunun derinlikle...