Inquiry

452 42 6
                                    

Kendimi göremiyorum,anlayamıyorum,
sevemiyorum
Neden acaba...
Fakat başkasını görebiliyor,anlayabiliyor,sevebiliyorum
Garip değil mi?
İşin kötü kısmı
Onların da beni göremiyor, anlayamıyor ve sevemiyor olması
Neden acaba...
(Başkalarını düşünmek şiirinden alıntıyla yazılmıştır)

●○●

Daldığım derin uykudan, kelimenin tam anlamıyla çıkmadan uyandım. Öyle aniden acı bir yanma hissiyle uyanmama sebep olan, boynumdaki ametis kolyesini hızlıca boynumdan koparıp yatağın üzerine attım.

Bu koruma büyüsünü yaparken aklımdan ne geçtiği hakkında en ufak bir fikrim yok!? Tanrım hala acısını hissedebiliyorum, elimi yeni iyileşmeye başlamış derimin üstünde kısaca gezdirip gözlerimi kirpiştirdim.

Ancak kendime gelebilmiştim, aklıma gelen şeyle hızlıca yatağın üstüne fırlattığım kolyeyi elime aldım ve gözlerimi kapatıp mesaja odaklandım.

'Clary sana acil ihtiyacım var! Hemen malikaneye gel, acil!?' Bu Bex'in yüzüğüne yaptığım büyüdü, acil bir durumda ametis kolyem sayesinde bana bildirebilir ve ona ulaşmamı sağlayabiliriyordu.

Ama Lanet olasıca şeyi hiç kullanmamıştı şu ana dek, o yüzden de ne kadar acı verebileceğini bilmiyordum!

Ayrıca ben daha şehirden ayrılmadan ne gibi bir problem olmuş olabilirdi ki, daha bir kaç saat önce ordaydım. Gerçi onlar Mikaelsonlar, her an herşey olabilir.

Kolyeyi eski yerine taktıktan sonra hızlıca odamdan çıktım, koltukların orada Wade'i göremeyince ona seslenme gereği duymadan evden çıktım.

Eğer gerçekten acil bir şey ise, ona koruma büyüsü yaparak ne zamanımı, ne de gücümü harcamam doğru olur. Güç demişken keşke çıkmadan kan torbası almayı akıl edebilseydim ama artık çok geçti ,malikaneye gelmiştin bile. Lanet olsun açken savaşmaktan nefret ediyorum!

Malikanenin kapısını gürültü ile ileri doğru savurdum, açıkçası beklediğim görüntü bu değildi.

Klaus, Alex'i kapının karşısındaki kolona yapıştırmış bir şekil de ,göğüsünün içinde tahminen kalbini tutmuş bir vaziyette duruyordu.

Sanki bir komut bekliyormuş gibi, kıvranan Alex'in aksine sakince durup bekliyordu. Freya ise onların biraz ilerisinde yerde baygın şekilde yatıyordu ve Kol da onu ayıltmaya çalışıyordu, diyerleri ise -diğerlerinden kastım Elijah ve Rebekah, tabi ki de Finn hala buralarda değildi- Klaus'dan biraz uzakta onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Gördüğüm bu manzara karşısında sadece 1-2 saniye dona kalsam da, kendimi hızla toparlayıp rahat bir şekilde avlunun içerisine adım atıp alayla konuştum. "Selam Mikaelsonlar, uzun zaman oldu değil mi? Özlemişsinizdir diye geliyim dedim, bilirsiniz en son asırlar önce böyle bir araya gelmiştik gerçi şuan 2 fazlamız ve bir eksiğimiz var ama neyse." Dedim ellerimi cebime yerleştirip, kapıya yaslanırken.

"İşte beklediğimiz kişi." dedi alayla Klaus, Alex'in göğüzünden elini çekmeden bana doğru dönerek.

"Sana demiştim değil mi Rebekah. Eğer senin çağrını önemsemiyecek olsaydı, sana asla o yüzüğü vermezdi." dedi yüzündeki alaylı gülümseme ile Rebekah'ya bakarak.

Hay içine... Tahmin etmeliydim, Bex'in ben hala şehirdeyken yüzüğü kullanmak yerine, bana bizzat ulaşırdı veya biriyle haber yollardı. Zaten ben burdayken hele ki daha yeni ordan ayrılmışken, fazla olasılık dışı.

Alaycı tavrımdan kurtulup duruşumu dikleltirdim, Klaus'un sağ solu belli olmaz.

Beni buraya bir şey için getirttiyse, istediği şeyi almadan beni kolay kolay bırakmaz, onu bunu bilicek kadar iyi tanıyorum.

[Red Wolf]■[Kızıl Kurt]■Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin