1.1. Gitmek

108 7 47
                                    

İnsanlar giderdi. Nedensizce, anlamsızca, iki kelimelik açıklamalara tenezzül etmeden... Geride bıraktıklarını umursamazlardı. Onların hayatlarında dokundukları yerleri tek seferde silebilirlerdi. Yeni bir hayat kurmakta sorun yaşamazlardı. Bunca zaman tek bir haber yollamadan yaşamaya devam edebilirlerdi. Hayatlarının bir saniyesini bile merak duygusuna kurban etmezlerdi.

"Boşver. Unut gitsin. Daha ne kadar onu düşüneceksin? Zaten psikolojisi bozuktu. Bağımlının tekiydi. Sana iyi gelmeyecekti. Hayatında olmaması senin için daha iyi. İyi tarafından bak, seni daha berbat bir hale sokabilirdi."

İki senedir duyduğu cümleler bugün bir kez daha zihninde canlanıyordu. Boş vermek bu kadar kolay olsaydı yapardı zaten değil mi? Unutup giderdi!

Daha ne kadar onu düşünecekti? Tatmin edici bir açıklama alana kadar onu düşünecekti! Ona ne yapmıştı da bir haber bile vermeden her şeyi geride bırakıp gitmeyi tercih etmişti? Her şey güzel gitmiyor muydu? Onun için bu kadar mı yetersizdi? Yoksa o da onu olduğu gibi kabul ettiğini söylerken yalan mı söylüyordu?

Bozuk psikolojisine yardımcı olmak için her şeyi yapardı. Bağımlılığını aşması için her an yanında olurdu.

Ona iyi gelip gelmeyeceğini hiç kimse bilemezdi! Ona iyi geliyordu! Kendi olmasına yardımcı oluyordu! Hayatında olmaması ise onun için daha kötü olmuştu. Gidişiyle onu çok daha berbat bir hale sokmuştu.

Şimdi psikolojisi ondan daha bozuk, ondan daha bağımlı, herkesle sorun yaşayan biri haline gelmişti. O güne göre farklılıklar vardı tabii. Herkes tarafından küçük görülen değil herkesi küçük görendi. Ezilen değil ezendi. Korkan değil korkulandı. İyi kötü, doğru yanlış terazisi yerle bir olan birine dönüşmüştü. Kimsenin bir şey bildiği yoktu.

Saat 06:00'ydı. Elinde yeni açılmış soğuk bira şişesiyle siyah deri koltukta oturuyordu. Kendini bomboş hissettiği bir güne uyanmıştı. Onu allak bullak eden bildirim telefonuna geleli en fazla beş dakika olmuştu. Beş dakikadır uyuşan bedenini toplamaya çalışıyordu. Telefonun ekranı açık halde önündeki metal sehpada duruyordu. Ekranda sarışın, incecik bir kızın resimleri vardı.

Julia Spencer York City Lisesi'nin okula hoşgeldiniz partisinde görüldü!

İki senelik gizemli kayboluşun ardından St. Joseph Koleji'nin problemli öğrencisinin York City'ye nakil aldırdığı öğrenildi. Şimdiye dek nerede olduğu, ne yaptığı hala bilinmeyen Julia Spencer'ın partilemeyi hala unutmadığı görülüyor.

Evindeki vahim saldırının ardından ölmediği, bir köşede uyuşturucu krizine girmediği için sevindik mi? Bilemiyorum. Kim Julia Spencer'la arkadaş olmak ister ki?

Ups! St. Joseph dörtlüsünden Spike'ın kalbini kırdık sanırım. İlk kız arkadaşıydı. Sonrasında geçirdiği evrimle kendisini tanımış olduk. Bu halini seviyoruz Spike ama lütfen biraz zevk sahibi ol.

BizBize adlı dedikodu hesabının instagram paylaşımı bütün akşamdan kalmalığını silmişti. Yazdıkları umurunda değildi. Onu yerle bir eden Julia'nın partide çekilen resimleriydi. Bunca zaman ölmüş olabileceğinden korktuğu eski sevgilisinin bir yerlerde partiden partiye koştuğunu, eğlendiğini, hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğini görmek onu mahvetmişti.

Biranın sonunu tek seferde içip şişeyi sertçe masaya vurdu. "Yavaş!"diyen kızı umursamadı. Bu kadar dram yeterdi. Yediği kazığın yasını daha fazla tutmayacaktı. Ne de olsa o Spike'tı! Umursuzun, duygusuzun, ruhsuzun tekiydi! Julia için bile olsa hayatını harcayacak değildi! Harcayacak bir hayatı kalmış mıydı?

"Birazdan çıkacağım."derken 07:00'ye kurduğu alarm çalmaya başladı. Yatağa yaklaştı. "İstediğin kadar kalabilirsin. Mutfaktan istediğini alabilirsin. İstersen dışarıdan sipariş verebilirsin. Benim hesaba yazdırırsın. Kafana göre takıl."

R.E.S (askıda-yine😕)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin