Sağanak başlamıştı. Okul bahçesinden birlikte ayrıldılar. Ana yola çıkana dek hiçbir şey konuşmadılar. İlk soru Spike'tan geldi. "Neden o hödükle çıkmaya başladın? Ron'dan hoşlandığını sanıyordum. Onu da şaşırtmayı planladıysan eminim başarmışsındır."
"Evet."diye mırıldandı.
"Soruma cevap alabilecek miyim?" Emma günlerdir konuşmak istediği şeyler hakkında konuşmanın şimdi tam zamanı olduğunu düşünüyordu.
Umursuzca, "Tecrübe olsun diye."dediğinde Spike alayla güldü.
"Tecrübe için bile olsa zevksiz bir seçim."
"Neden? Tipi fena değil."
Spike çapkınca ona döndü. "Senin yanında daha kaliteli biri görmeyi tercih ederim."dedi ve yola dönerken ekledi, "Tecrübeyi ne için edinmek istiyorsun?"
Emma ilk cümleyi duymazdan geldi. "Siz erkekler ne için ediniyorsunuz?"diye sordu. Ses tonu biraz hesap sorar gibi çıkmıştı.
"Grup içinde geri kalmamak için."diyerek omuz silkti. "Sen de kendini Elisa'yla mı kıyaslamaya karar verdin?"
"Hayır tabii ki."
"O zaman neden?" Arabayı bir yerde durdurdu. "Sıcak bir şeyler alacağım."
"Olur." Spike arabadan indi ve koşarak kafenin içine girdi. Emma çalan telefonu eline aldı. Arayan Nate'ti. "Alo."
"Neredesin aşkım? Sınıfta bulamadım seni. Derse girmemişsin." Daha şimdiden bu kadar dipdibe olmak zorunda değillerdi!
"Kendimi biraz kötü hissediyorum. Eve gitmeye karar verdim."
"Anladım aşkım. Görüşürüz. Yarın için sana daha güzel bir hediye alacağım."
"Görüşürüz." Bir de şu doğum günü meselesi vardı. Ve aşkım olayı... Emma Nate'den bu kelimeyi duyduğu her seferinde yüzündeki tiksintiye engel olamıyordu. Onu aşkı olarak görmüyordu ki. Bu kelime çok yapay geliyordu kulağına.
Spike elinde plastik torbayla arabaya oturduğunda saçları ve gömleğinin üstü bayağı ıslanmıştı. Islak saçları alnına, gömleği biçimli vücuduna yapışmıştı ve Emma gözlerini ondan kaçırmak zorunda kalmıştı. Gözlerini kaçırsa da tenine yakışan parfümü duymazdan gelmesi zordu. Spike ona ortasından vişne rengi halka geçen siyah renkli karton bardak uzattı. Kendi bardağındaki halka ise koyu kahverengiydi. "Sana vişne soslu aldım. Sıcak çikolata ve likör. Benimki bitter çikolatalı. Tadına bakabilirsin."
"Likör neden? Üstelik araba kullanacaksın."
"Yağmur dinene kadar kullanmayacağım. İçindeki miktar çok az zaten. Çoktan sistemimden çıkar. Ayrıca çok daha fena hallerde araba sürdüğümü söylemiştim." Telefonundan hava durumunu kontrol etti. "Öğleden sonra hep yağışlı görünüyor." Kendi bardağını uzattı. "Konuşmadan önce biraz gevşemeye ihtiyacın var gibiydi."
Emma bardağı geri çevirdi. "O kadar yoğun çikolata tadından hoşlanacağımı sanmıyorum." Kendi bardağından küçük bir yudum aldı. Çikolata ve vişne yakışıyordu. Likör tadı hafifti. Boğazında yanma hissi bırakıyordu.
Yağmur arabanın tavanını delercesine yağarken Bay J.S ile burada oturmak ve likörlü sıcak çikolata içmek çok garipti. Onunla en son intihar edeceğini sandığında yanyana gelmişti. Bu ikinci seferdi. Yanında olmak tuhaf bir rahatlık veriyordu. Fakat çekiciliği de rahatsız ediyordu. Tarif edemediği bir çekim duygusuydu bu. Onu düşünmeden edemediği bir ruh hali değildi. Fakat parmakları bile birbirine değerse sanki daha fazlasını isteyecekmiş gibi bir histi. Bu da ona kendini kötü hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R.E.S (askıda-yine😕)
Teen FictionRomanceTR "Gençlik Rüzgârıyla Savrulanlar 🪁" listesinde! * Söz konusu Ron White olduğunda aşk, ağıza alınacak son kelimedir. Hayatı eğlence, alay ve oyunlardan ibaret olan bu serseri çocuğun kalbi her türlü heyecanı hissetmeye hazırdı. Fakat aşk a...