Sabah olanlardan sonra hazırlanırken kendini oldukça keyifsiz hissediyordu Emma. Lucy'ye göre anne ve babası bunun üstesinden gelirdi. Büyütmeye gerek yoktu. Fakat Emma o kadar emin olamıyordu. Telefonuna Ron'dan mesaj geldiğinde makyajının yarısındaydı ancak.
R: Hazırsan çıkıyorum.
E: Tamam. Hazır sayılırım.
Rujunu sürdü, gözlerini kontrol etti. Her şey yolunda görünüyordu. Çantasını koluna takıp merdivenlerden indi. Lucy hala odasındaydı, annesi dönmemişti, babası salonda tabletini okuyordu. Onun sesini duyunca gözlerini tabletten ayırıp kızına döndü. Bir an bakıştılar. Emma bakışlarını kaçırıp siyah botlarını kaptığı gibi dışarı çıktı. Ayakkabılarını verandada giyerken soğuktan nefesi buhara dönüyordu.
Birkaç dakika içinde Ron'un gümüş rengi arabası yolda göründü. Evin önünde durduğunda Emma koşar adım arabaya bindi. Ron'un meraklı bakışları üstündeydi. "Evde durumlar biraz karıştı. Babam biraz huysuzdu."
"Benimle buluşmanı sorun etmedi değil mi?"
"Etti! İnanabiliyor musun? Lucy'yi bir kez bile sorgulamazken benim ilk buluşmamı sorun etti!" Öfkeyle derin bir nefes alıp verdi.
"Gerçekten ilk buluşman mı bu?"diye sordu Ron şaşkınlıkla. "Oysa bayağı güzel bir kızsın."
"Öne çıkan bir kız olmadım hiçbir zaman. Kabul edelim ki erkekler genelde öne çıkan kızlarla ilgilenir. Senin benimle ilgilenmeye başlaman da böyle olmadı mı?"
"Hayır. İlk günden ilgimi çektin. Fakat sabırlı biri olmadığım için hayatımı yaşamaya devam ettim."
"Siz erkeklerin hayata devam etme anlayışınız gerçekten çok ilginç." Aklına Ron'un annesi ve kendi babası arasında geçenler gelince bir an duraksadı. Düşüncesi bile iğrençti! Dünyadaki herkes bitmişti ve böyle bir tesadüf onları bulmuştu!
Alışveriş merkezinin otoparkına geldiklerinde arabadan indiler. Ron aç olup olmadığını sordu. Emma henüz acıkmadığını söyledi ve ilk olarak sinema salonunun yolunu tuttular. Aksiyon filmlerinden birini seçtiler. Fakat onların seansına daha iki saat vardı. Bu süreyi bilardo oynayarak geçirmeye karar verdiler.
Bilardo salonuna girip masa ayarladılar. İçecek olarak Emma limonata seçerken Ron kola aldı. Emma topları üçgenin içine sırayla düz ve çizgili olacak şekilde dizerken Ron iki isteka seçip yanlarına geldi. "İlk atışı yapmak ister misin?"diye sordu istekalardan birini Emma'ya uzatırken.
"Olur."dedi Emma ve istekasının ucunu tebeşirledikten sonra ilk atış noktasına geçti. Beyaz topu yerine yerleştirdi ve sol elini masaya koyup istekayı da elinin üstüne koyarak nişan aldı. Tek seferde topa vurdu ve beyaz topun çarpışıyla diğer toplar masaya gelişigüzel bir şekilde dağıldı. Bu sırada düzlerden biri deliğe girdi ve toplar da belirlenmiş oldu.
Emma diğer atış için topları ve pozisyonları incelemeye başladı. "Güzel atıştı."dedi Ron. Emma gülümsedi ve sonraki hedefine doğru ilerledi. Kolay bir atıştı. Hafif bir falsoyla o topu da soktu. Üçüncü hedefini de deliğe soktuktan sonra Ron, "Biraz biliyorum dediğin buysa hiç şansım yok demektir."
"Şans diyelim. Yerleri uygundu." Ve dördüncü de cepteydi. Fakat beyaz top da peşinden deliğe düşünce Emma yüzünü buruşturdu. Ron başlangıç noktasından atışını yapacaktı. Masanın diğer yarısındaki hedeflerden birini seçmek zorundaydı. Veya atışını bantlar üzerinden yapmak koşuluyla ilk yarıdaki topları seçebilirdi. O da öyle yaptı. Zor ama başarılı bir atış sonunda Emma etkilenmiş bakışlarla onu izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R.E.S (askıda-yine😕)
Teen FictionRomanceTR "Gençlik Rüzgârıyla Savrulanlar 🪁" listesinde! * Söz konusu Ron White olduğunda aşk, ağıza alınacak son kelimedir. Hayatı eğlence, alay ve oyunlardan ibaret olan bu serseri çocuğun kalbi her türlü heyecanı hissetmeye hazırdı. Fakat aşk a...