Hayatta hiç hissetmediğim şeyler hissetmiştim şu aptal zaman makinesine ilk adımımı attıktan sonra.
Nayeon dışında ilk defa arkadaşlarım olmuş, bilim adamlarıyla tanışmış, yeni bir ülke ve her şeyden önce yeni bir dönem gezmiştim. Krallığın prensine aşık olmuştum, geçmiş hayatımdaki rolümü öğrenmiştim ve bildiğim bir şey varsa o da henüz hissetmediğim duyguların beni beklediğiydi.
Kıskançlık. En basitinden, dakikalar önce içinde olduğum evi yakmak istemiştim. Tüm o kitapları, birlikte geçirdikleri tüm o anları başlarına yıkmak istemiştim.
Ne tuhaf, Evian'ın ruh eşiydim oysa. Ama ben Armonde değildim, sanırım buydu o evden nefret etmemin sebebi.
Geri dönmüştüm eve doğru. Yalnızca karşımdaki yolu ifadesiz gözlerle izliyor, ne hissetmem, ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.
Çok kırgındım.
Kafam çok karışıktı.
Sonunda Paul'un evine geldiğimde henüz bahçeye yeni girerken, bahçede olduklarını fark etmediğim Paul ve Theo ikilisi şaşkınlıkla koştular yanıma.
''Neredesin sen?!''
''Kaçtığına inanamıyorum. Bu tehlikeliydi.''
İkisinin suratına dahi bakmadan açık kapıdan evin içine girdim ve kapıyı ardımda bırakarak salona yöneldim. Robot gibi ifadesizdim ve yalnızca hareket ediyordum işte. Arkamdan Paul ''Evian geliyor, haberin olsun. Ortadan kaybolunca haber verdik.'' dese de tek bir tepki bile vermeden koltuğa oturdum ve ellerimle yüzümü kapatıp derin bir iç çektim. Muhtemelen beni azarlamaya geliyordu. Ama bu şuan umrumda olan son şeydi.
Benden on dakika sonra, Evian gerçekten geldi. Kapıdan girer girmez sinirle salona yürüdü ve tam karşımda durdu ateş fışkıran bakışlarla, ama ben yalnızca halıyı izliyordum tepkisizce.
''Ne yaptın sen?! Bu kaçıncı evden kaçışın?''
Sesini yükseltse de umursamadım ve dudaklarımı birbirine bastırıp dolan gözlerimi halıdan çektim, yalnızca Evian'ın gözlerine baktım. Theo ve Paul da salonun girişinde bizi izliyorlardı müdahele etmeden.
''Gerçekten, Jungkook... anlam veremiyorum sana. Bu sefer neden kaçtın acab-''
''Armonde kim?''
Ağzı açık kaldı dediğim şeyle. Kaşlarını çattı anlamsızca ve donup kalırken, bozuntuya vermemeye çalışarak bana döndü.
''Yaşlı bir adam işte.''
''Bana yalan söyleme artık!''
Bağırarak ayağa kalkmamla kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı. Bu sefer bağırma sırası bendeydi. Gözyaşlarım neredeyse akmak üzereydi ve sevdiğim adamın başka birine aşık olması yeterince canımı yakarken, gönülden evli olması ayrı bir yakıyordu.
O kişi ben değildim çünkü.
''Senden de, yalanlarından da bıktım. Bana hemen her şeyi anlat!''
''Sen ne-''
''Her şeyi gördüm. Kes sesini artık.'' Dişlerimi birbirine bastırıp sinirle tısladığımda kaşlarını çatmaya devam etti. Benim ise gözyaşlarım dayanamayarak bir bir düşmeye başladı. Yanağımdan süzülen yaş dudaklarımın arasına girip tadını almamı sağlarken, bir adım üzerine yürüdüm. ''Daha fazla yalan söyleme. Otur ve her şeyi dürüstçe anlat yoksa inan bana çekip gideceğim, tahmin edebileceğinden kötü şeyler yapacağım.''
''Beni tehdit mi ediyorsun?''
''Evet, ediyorum.'' Güldüm ve kafamı aşağı yukarı salladım. Kafayı yiyecektim. Bir anda sizin yüzünüze sahip birisinin, sevdiğiniz adamla sevgili, hatta evli olduğunu öğreniyor ve onun mektuplarını okuyordunuz. Kolay mıydı bu? Kafayı yememek elde miydi?
![](https://img.wattpad.com/cover/273082588-288-k421792.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evian ✓
FanficLise öğrencisi Jeon Jungkook, sokaktan sahiplendiği kedinin 1843'den gelen Prens Evian olduğunu öğrenir. ♥︎ 1. Kitap 22.06.2021 - 08.10.2021