F/ Altmış Altı

854 237 11
                                    

Son 2  bölüm! Faith'in finaline geliyoruz! Açıkçası heyecanımı kaç kişiyle paylaşıyorum bilmiyorum (sesiniz soluğunuz çıkmıyor ama okunmalar maşallah) ama bir yandan yayım işleri bir yandan da buradan finale yaklaşmak heyecan veriyor. Umarım sizi mutlu eden bir final yaşarız :) Eh, tabii ki bu sadece 1. Kitap finali, onu da unutmayalım.

İnstagram; varaicin / varaninkaleminden

°Vara

---

Laurita'nın panik dolu sesinden sonra herkese hazırlanmasını emrettim. Kendim kalın, kolay kesilmeyen kıyafetimi giyerken ve saçımı balık sırtı hızlıca örerken silah hazırlıkları başlamıştı bile. Kınlarımı binbir kılıç, bıçak ve silahla doldurduktan sonra büyük bir kın da Savaş Meleği'nin Kılıcı için ayırdım. Kendisinin kını vardı ama belime asabileceğim türden değildi. Savaşırken de her zaman onu kullanmak istemiyordum. Ona bağlandığımı kılıca kanıtlayamazdım. Acil bir durum için büyük bir kozdu sadece. Daha fazlası değildi. Ancak üsse ulaştığımda ilk hedefim o kılıç olacaktı. Tekrar Perses'in eline geçemezdi. Bir kez kanatlarım tehdit edildi, bir daha edilmeyecekti. Ne benim ne de başka bir meleğin...

Üsse daha önce ulaşmadığımız bir hızla yöneldik. Yaklaştığımızda yükselen kızıllığı ve dumanı fark ettim. Gece çökmüş ve yıldızlar arasından bir yangın kendisini belli ediyordu. Dalgalanan alevler henüz ormana sıçramamıştı. Bunu engellememiz gerektiğinden Gytha'ya bu görevi verdim. Belki olaylardan uzak kalırsa, o görüşümdeki olaylar da gerçekleşmezdi. Diğer yandan da yakınlarımda olması beni daha rahat ettirirdi. Başının dertte olup olmadığını bilirdim. Ancak kardeşim sadece bir yerde olabilirdi.

Gözümün önüne onun öldüğü görüş geldi. Kollarımda nasıl kaybolduğunu tekrar tekrar gördüm. Sanki Cennet bilinçaltıma uyarı ışıkları yolluyordu.

Yere indiğimde birçok Cehennem yaratığının elflere saldırdığını gördüm. Karmaşanın arasında üsse kimseye görünmeden girdim. Yolu biliyordum çünkü kılıç adeta bana sesleniyordu. Yardım çığlıklarını duyabiliyordum. Perses gelmeden beni kurtar.

Beyaz, savaşla kirlenmiş koridorlardan geçtim. Kapıya ulaştığımda korumaların yerde kendi kan göllerinde olduğunu gördüm. Kapı ardına kadar açıktı ve kendisini tutan platform boştu. Kılıç ortadan kaybolmuştu ve içimi dolduran panik, tükürüp atabileceğim bir yumru haline gelmişti. Çıkmak için arada yukarıya hamle yapıyor ve inkâr ediyordu. Yutkundukça da daha da büyüyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu. Bu lanet olası kılıç neredeydi? Perses!

Son hız dışarı çıktığımda tanıdık yüz aradım. Melekler birçok Cehennem yaratığını sermişti lakin yerde yatan cansız elfleri de görebiliyordum. Tanıdık, turuncu bir kafa gördüğümde kendisinin iki iblisle çatıştığını ve zorlandığını gördüm. Havalanıp tam da o iki iblisle arasına indiğimde iblisler biraz öteye savruldu. Kılıcımı çıkarıp iblislerden birinin kavasını kopardığımda bir enerji dalgası hissettim. Beni yaralamadı ama çevredeki birkaç iblisin dikkatini çekmişti. Diğeri de çoktan kalkmış ve üstüme çullanıyordu. Laurita'nın kılıcı iblisi belinden yardı. Kılıç tam gövdesinin ortasına kadar saplandı ve iblis çırpınmaya başlayarak kılıçtan kurtuldu. O da ölürken gözlerim Laurita'ya kaydı. Korku.

Tek hissettiği korkuydu. Arkadaşları ve sevdikleri için korkuyordu. Ama bence en çok Farly için korkuyordu. Gerçekleri biliyordu. Yaşanmasından korkuyordu. Farly şuan savaş sahasında olmamalıydı ama Amerika'da savaşa katıldığından emin değildim.

Elimi omzuna koydum ve ona yaklaştım. "Farly'i koru. Onun yanından sakın ayrılma." Bir gözyaşı yanağından süzülürken başıyla emin bir şekilde onayladı ve yanımdan ayrıldı. O koşarken saçları arkasında dalgalanıyordu. Bense işime dönerek iblis ya da her neyse, Cehennem yaratıklarını indiriyordum. Gücümü kullanmamaya özellikle dikkat ediyordum çünkü bütün gücümü Perses'e harcamalıydım. Hele elinde Savaş Meleği'nin Kılıcı varken.

"Faith!" Tanıdık bir sesle arkama döndüğümde son anda bir iblisten kurtuldum ve o yaratığı da yere serip bana doğru gelen Bard'a baktım. Elinde Savaş Meleği'nin Kılıcı'nı tutuyordu. Yaşadığım sevinçle bir anda Bard'a atıldım ve ona sıkıca sarıldım. Kendisinin de buna şaşırdığını algıladığım anda ondan ayrılıp kılıcı kaptım. Teşekkürler ve övgüler gevelerken kılıcı çıkarıp parlak gümüş yüzeyine baktım. Mavi kıvrımlı kabzası, oymalı gümüşten yapılmış topuz ve balçağı, biçilemez güzellikteki gümüşten yapılmış namlusu... Evet, kılıç sapasağlam ve elimdeydi.

Perses! Ben geliyorum.

---

Eğer bu yazıyı Wattpad harici bir yerde okuyorsan kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer hikayeyi orijinal halinde ve güvenli bir şekilde okumak istiyorsan Wattpad'de @varai_ isimli profilden ücretsiz okuyabilirsin. Teşekkür ederim.

---

Paylaşırken buraları yazdığım günler aklıma geliyor sürekli... Aaaah ah... Ne günlerdi.

Yorumlarda buluşalım :)

İnstagram; varaicin / varaninkaleminden

°Vara

faith -düzenlemede-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin