F/ Altmış Yedi / 18 ŞUBAT ÖZEL BÖLÜM

810 220 5
                                    

Yeni bölümü aslında daha da bekletecektim ama bu güne güzel bir bölüm koymazsak olmaz diye düşündüm :) Eh, bir sonraki bölümümüz final bölümü. Bu bir tık hüzünlü, bir yandan da heyecanlı çünkü kitapla ilerleyişimiz çok güzel gidiyor. Önceden başka bir hesabım vardı ama oradan ayrılıp buraya sıfırdan başlarken çok tereddütteydim. Ancak bu dönütler, bu tereddütümü yıkmama sebep oldu. Açıkçası karmaşık psikolojime de iyi geliyor :D yükseldiğini gördükçe, yazma hayatıma karşı umutlarım doğuyor.

Malum; artık bu türde, yayın dünyasını wattpad yönetiyor. Acı. Ama gerçek. Belki ben bazı şeyleri bekler, yeni kurgulara başlar ve Kırık Anahtar serisini devam ettirirken gerçekten bizi mutlu eden bir sonuca ulaşırız :)

Çok tutmayayım, zaten aksiyonla bitmişti önceki bölüm.

Size iyi bölümler <3

IG; Varaninkaleminden / varaicin

°Vara
18.02.2002*

---

Kılıcı kınına yerleştirdiğimde gür bir ses gökyüzünde yankılandı. Havaya kalkan bir bedeni gördüğümde Bard'ı arkadaşlarının yanına yolladım. O emrimi dinleyip giderken güçlü olduğunu düşündüğüm bir kılıcı çektim. Savaş Meleği'nin Kılıcı son evrede kullanacaktım. Planım işlerse, Perses'i tamamen yeryüzünden silebilirdim.

Tabii, bu da işe yaramazsa başka.

Direkt bana doğru bakarken bense savaşa odaklıydım. Ona bakıyor olsam da yanımda çarpıştıkça çınlayan kılıçların, atılan ateşlerin ve yanımda vuran yangının sıcaklığını oldukça net algılıyordum. Bu yüzden ondan oldukça gerideydim. Sadece bir şeye odaklanamıyordum. Gytha nasıldı? Farly hâlâ yaşıyor muydu? Bard onlara ulaşabilmiş miydi? Phelps yaralı mıydı?

Tek bir kanat hareketiyle onunla aynı hizaya çıktım. Bana gülümseyip kanatlarıma baktığında elinde tuttuğu iştihamlı kılıcı bana doğru uzattı. "Onları alacağımı söylemiştim, Seçilmiş." Son kelimeyi söylerken adeta bir yılan gibi tıslamıştı. Çıkan sesi bu kadar net duyabilmiş olmam ayrı bir ironiydi belki ama yine de sesi iliklerime kadar işlemişti.

Hâlâ jilet gibi duran siyah takımını giyiyordu. Cildi esmerdi ve gözleri yangının aleviyle parlıyordu. Yan ağız gülümsüyordu. Nasıl havada kaldığını bilmiyordum ama havadayken bir ayağı kırıktı ve sivri burunlu ayakkabısı yine gözleri gibi, yangın aleviyle parıldıyordu. Eliyle kaldırdığı kılıcı gördüğümde kaşlarım istemsizce çatıldı. Ne?

Kanatlarımdaki bütün tüyler tek tek çekilirken o gülmeye başladı. Kılıcı kendisine doğru çekti ve üstünde parmağını gezdirdi. Kabzası topaz rengiydi ve yana açılan balçağı, topuzu ve yalımı parıldayan gümüştendi. Detayları uzak kaldığımdan göremiyordum ama kılıç özel olduğunu bağırıyordu. Belimde bana doğru güçler yayan kılıca rağmen üstümde bir etkisi vardı. Bağırmaktan yana bu haykırıyordu.

"Savaş Meleği..." Kılıca baktı. "Ah, kardeşim. Çok yanlış yollardasın ama cezalandırılan benim." Bazı kelimeleri tiksinirken söylüyordu. Yüzünde sanki en ekşi elmayı yemişçesine bir ifade vardı. Bana döndüğünde, "Bana hain dediler. Sırf bu rezil, güçsüz, aciz insan müsveddesi yüzünden bana hain dediler!" Gökyüzü haykırışıyla yankılanırken bakışlarım tamamen onun üstündeydi. Lakin yandan savaşın izlerini de algılamaya devam ediyordum.

Gülüp bana doğru gelmeye başladı. Kaçmadım, tepki vermedim. "Babamla, Lucifer ile gittim. Çünkü o hakkı arıyordu! Topraktan yaratılmış şu aciz saçmalığın yanında güçlerimiz kutsanmalıydı ama biz, o aciz varlıklardan aşağı görüldük!"

Güldüm ve ona bakmaya devam ettim. "Kibir ve kıskançlık, ha?" dediğimde yüzü donuklaştı. Bana bakmaya ve kılıcı sıkı sıkı tutmaya devam etti. Gözleri gözlerimdeydi ve o çirkin, dikey bir oval çizmiş gözbebekleri türlerimi diken diken ediyordu. "Biz melekler elimizde olmadığımız şeyler için yargılanıp dışlanırken insanlar elinden gelmeyen durumlardan muaf tutuluyor! Sence bunun neresi adalet?"

Omuz silktim. Başımı iki yana salladım. "Yanılıyorsun. O aciz gördüğün insanlar korktuklarında bize sığınıyor, bize güveniyorlar." Keşke bunu demeseydim çünkü aniden bir kahkaha patlattı ve bu ses havada uzunca yankılandı. "Öyle mi? O yüzden mi Morris sıkıştığında sana geldi? O yüzden mi seni kovduğu halde korktuğunda da seni çağırdı? O yüzden mi buradasın, yarı insanları korumak için? Şunlara baksana!"

Hayatımı kaybetmeme sebep olacak, uzunca yıllardır babamın söylediği ve şuanda da kulağımda sesi çınladığı hatayı yaptım. Dediğini yaptım. Önümde düşmanım olmasına rağmen bir an gözlerim savaş alanına kaydı. Çok fazla ölü elf vardı ve aralarında zamanında gördüğüm elfler de vardı. Melek yaralılar yavaşça iniyor ve son kozlarını kullanıyorlardı. Arada gözüme ilişen yeşil huzmeler vardı. Kardeşimden kıpırtılar görmem beni kendime getirmiş, hırslanmamı sağlamıştı. Bir anda Laurita'yı gördüm. Büyük zorluklarla kılıç sallarken ona Bard yardım ediyordu. Gözlerim Farly'i buldu. Yerde hareketsizce yatıyordu ve yanından geçen hiçbir yaratık onu görmüyordu. Diğer yandan Una ve Lyndon'ı gördüm. Havadan yaratıklara saldırıyorlardı ve zorlandıklarını görebiliyordum. Japonya'dan gelen, tanıdık bir yüz gördüm. Nişan alıp yaratıklara saldırıyordu ama yaratıklar bunu aldırmıyor, tekrar kalkıyordu. Mermiler işe yaramıyordu.

Uzun zamandır kullanmayı planladığımız kozlar işe yaramıyordu. Tek başıma, bu hengame altında, elimde ne olduğunu bile bilmediğim bir kılıçla Perses'i yenebilir miydim? Ya da kaçınılmaz sonu erteleyebilir miydim?

Hayır. Bunu yapamazdım. Çok fazla düşman vardı. Perses yenilse bile çekilmezlerdi. Yetişemeyecek ve yenilecektik. Kaybediyorduk ve çimleri sulayan kan, bunu apaçık anlatıyordu. Ölü elfler gözlerime batıyordu. Haykırışlar göğü deliyor ve kulaklarımda uğulduyordu. Canım yanıyordu ve kaybedişimize bir dur diyemiyordum.

"Ne istiyorsun?" dediğinde gülümsediğini gördüm. Yavaşça yere indi ben de onu izlerken çevremizdeki kimse bizi umursamadı. Gözleri direkt bendeydi. Ateşle parıldıyor ve bundan zevk alıyordu. Ölen bütün ruhlarla besleniyor gibi görünüyordu. Ayrıca her zamanki gibi jilet kadar düzgün ceketi eklemlerinde kırışıyordu. Esmer saçları ise esen rüzgârla dalgalanıp dağılıyordu ama yine de harika görünmeyi başarıyordu. Sorumla öyle kendisine gelmişti ki parıldıyordu.

Bana doğru yaklaştı. Önünü kimse kesmiyordu. Yaratıkları sanki kendi zihniyle yönetiyordu ve bunu yaparken tamamen kendisindeydi. Hiç efor sarf etmiyordu. Bana iyice yaklaştığında üstünden yanık kokusu aldım. Güzel bir yanık kokusu. Cehennem gibi bir koku. Zihnimde beliren sesiyle içim titredi.

"Kanatlarını."

---

Eğer bu yazıyı Wattpad harici bir yerde okuyorsan kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer hikayeyi orijinal halinde ve güvenli bir şekilde okumak istiyorsan Wattpad'de @varai_ isimli profilden ücretsiz okuyabilirsin. Teşekkür ederim.

---

Bölüme 10 üzerinden puan verebilseniz, kaç verirdiniz?

Yorumlarda buluşalım :)

IG: Varaicin / varaninkaleminden

°Vara

faith -düzenlemede-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin