F/ Kırk Dört

1K 313 0
                                    

Yorumlarda buluşalım :)

İnstagram; ki.vara / faithhofficial

°Vara

---

Faith

Sakin geçen uzun bir gündü. Tek düşünebildiğim Gytha ve onun yeni gücüydü. Dediklerine göre uyandığımda hissettiklerimi algılayabilmişti. Bu iş hoşuma gitmiyordu. Ancak Gytha'ya karşı kendimi gizleyebiliyor olmam güzel bir şeydi. Eğer o hisleri tekrarlarsam Cennet'in peşime Cellatları takacağı kesindi. Çünkü uyanırken hatırladığım tek tük şeylerden biri korku hissettiğimdi. Ardından nefret. Büyük bir nefret. Bir meleğe yakışmayacak nefret...

Derin bir nefes aldım ve batmaya hazırlanan güneşin yaydığı son ışıkları izledim. Hava soğuktu ve etrafta gezinen elfler mutlu, huzurluydu. Hava soğuk, bir Akdeniz iklimi kışıydı. Öyle çok turuncu ışık yayıyordu ki güneş, harika bir görüntü çıkıyordu. Güneşin batışı bariz değildi, ağaçlar kapatıyordu. Ancak sadece ışık vardı. Ondan yayılan dalgalar bulutları aşıyordu ve ressamın fırçasından yayılan renkler gibi birbirlerine karışıyordu. Günün bu saatlerine her zaman hayrandım. Manastır da izbe bir yerdeydi. Her gün batışında çatıya çıkardım.

Geçmişi hatırlamanın bir manası yoktu. İleri bakmak zorundaydık. Özellikle de ben... Görüşlerin gerçekleşmesi bize büyük bir darbe vururdu. Gördüklerimi nasıl değiştirebilirdim, bilmiyorum ama bir yolunu bulmalıydım.

Yorucu gün boyunca aklımda sadece Gytha ve içinde yaşadığı çatışma yer edinmişti. Belki de gelebilecek en kötü güç gelmişti. Kendi duygularına hâkim olamadan, kaldıramadan başkalarının duygularına ev sahipliği yapmak berbat olmalıydı. Ona karşı kendi duygularımı gizleyebiliyordum. Ancak bu üste sadece ben yoktum. Bu delice bir durum olmalıydı.

Çatıda arkama yaslanmış öylece turuncu gökyüzüne bakıyordum. Aralık başlangıcındaydık. Kıştaydık ve hava yeterince soğuktu. Nefes verdiğimde bir buhar kitlesi yükseliyor ve görünmez hale geliyordu. Aşağıda koşan birkaç kişi sanki lokomotif gibiydi. Bu düşünceyle güldüm ve ellerimi kaldırıp soğuk betona yattım. Görüntü harikaydı ve elimde bir polaroid olsaydı, harika olacaktı.

Polaroid. Bir tane edinmem gerekiyordu. Tabii, kardeşimle aram olabildiğince açık ve endişeli zamanlarımda düşünmem gereken en son şey bir polaroid makineydi.

Doğruldum ve kanatlarımı gerip aşağı atladım. Yere birkaç santim kala kanatlarımı açıp süzülerek indim. Serinlik bana çok iyi gelmişti ve biraz enerji katmıştı. Hava gittikçe kararıyordu ve bu da yemek saatinin habercisiydi. Lakin buna aldırmadan bir kahve aldım ve kütüphanenin yolunu tuttum. Başımı kaldırmadan okuyabileceğim güzel bir kitap bulursam, belki daha iyi hissedebilirdim.

İçeri girerken kütüphane görevlisi beni durdurdu. Bunu kahve için yaptığını düşünsem de kalın bir defteri açtı ve gözlüğünü burunun altı kısmına indirip tuhaf biracıyla okudu. "Elfler Hakkında Bilinmeyenler adlı kitabın teslim tarihi geçmiş..." Bana baktı ve süzdü. "Bayan... Faith." dedi. Ağzımı açtım ve ardından yüzümü buruşturdum.

Gülümsediğimde kadının delici bakışları hâlâ yüzümdeydi. "Bunu unutmuşum. Yarın getirsem..." Başıyla onayladı ve bakmaya devam etti. "Ama kitap çıkaramazsın." dedi. Gülümsedim ve içeri girip raflar arasında kayboldum.

Raflarda aradığım bölüme girdim. Romanlar. Elim eski ve yeni ciltlerin harmanlandığı uzun ve dar kitaplıkta gezdirdim. İsimleri tek tek okudum ve doksan beş yıllık hayatımda okumadığım bir roman aradım. Evet, fazlasıyla roman okurdum ve yedi yaşımdan beri okuduğum düşünülürse bu konuda oldukça hâkimiyet sahibiydim. En son okuyabileceğim yeni aksiyon romanlarından birini seçtim ve okuma köşelerindeki rahat koltuklardan birine yerleştim. Başka elfler de vardı ve kimse bana dikkat etmiyordu. İşte bu yüzden burayı daha çok seviyordum. Genelde koridorlarda yürürken elfler dönüyor ve bana bakıyor, aralarında fısıldaşıyordu. Tabii, dedikodu malzemesi her geçen gün artıyordu, onları asla suçlayamazdım.

faith -düzenlemede-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin