5.BÖLÜM: Tablo

100 4 0
                                    

Parkenin üzerinden çıkan hafif kıcırtı eşliğinde evi turluyordum. Gecenin rengi çoktan evi sarmalamıştı. Gece yarısını çoktan geçmişti saat. Gözlerim koridorda asılı duran yamuk tablolara kaydı. Düzeltmekle pek uğraşmamış, bu halleri ile bırakılmıştı. Ellerimi tozlu panonun yüzeyine sürttüm. Toz tabakasından ayrılan renkler gün yüzüne çıktı. Elimdeki mumu tabloya tuttum.

Bir anne ve çocuk. Elleri birbirine öyle sıkı kilitlenmiş ki, sanki birbirlerinin herşeyi olmuşlar. Ama annenin gözünden akan minik göz damlaları arkada görünen savaşın vahşetini yansıtıyordu.

"Çok güzel, değil mi?"

Sesin sahibi bir kaç metre ötede duvara yaslı bedene aitti.

Ona sadece kafa sallamakla yetindim. Aradan geçen saniyelerin sonunda parkenin o tanıdık gıcırtısı tekrardan kulaklarıma ilişti.

Yanıma adımladığını duyabiliyordum.

"Uyku mu tutmadı?"
Sesindeki o pürüz dediklerinin kendisi içinde geçerli olduğunu belli ediyordu.

"Evet..."

Ellerim ile tozun bulaştığı her santimi iyice silip tabloyu ortaya çıkardım.

Tatmin duygusu ile yönümü değiştirip salon olduğunu öğrendiğim yere adımladım.

Erkeklerin Zel ile bana kalmamız için verdikleri oda oldukça geniş olsa da bir türlü uyku tutmamıştı ve bende o sıcak yatağın tadını doyasıya çıkaramamıştım.

O da beni arkamdan takip edip salona ilerledi.

Koltuğa oturup derin bir nefes koyverdim.

Yanımda ki tekli koltuğa bıraktı kendini. Kafasını geriye yaslayıp ellerini karnında bağdaş yaptı.

"İstasyona varınca,"

Bütün dikkatim kurduğu cümle ile halının desenini incelemekten kopup ona yöneldi.

Dediğini devam ettirmesi için bekledim. Geriye yasladığı kafasını kaldırıp benimle göz teması kurdu.

"Yollarımızı ayırıyoruz. Biz Kuzeye gideceğiz. Sizin kararınızı biliyorum ama bence bizimle gelin. Fazladan yoldaş can kurtarır neticede..." Dedi.

Yüzünden okunan tek şey onlarla gelmemizi istiyor olduğuydu. Ancak buna tek başıma karar veremedim, veremezdim. Zel'in de fikrine ihtiyaç duyuyordum.

"İstasyona varınca buna karar veririz."

Diye bildiğim tek şey buydu.

Kafa sallayıp tekrardan arkasına yaslandı.

Elimdeki mumu masanın üzerine bıraktım.

Uykunun bir anda bastıran karanlık örtüsü ile kafamı koltuğun koluna yasladım. Başımın altına bir yastık alıp bacaklarımı kendine çektim.

Gözlerim kapanırken sadece 2 senede başıma gelen bu durumu bir kere daha düşündüm.

İyi şeyleri düşlemeyeli o kadar uzun zaman geçmişti ki...

Zihnim allak bullaktı. Eski günler tek tek zihnimden geçmeye başladı.
Silik görüntüler, aldığım minik yaralar, ilk doğum günüm, son doğum günüm ve tanıdık sesler...

***
'Hep beraber lunaparka gidelim mi Zel?'

***
'Hey! Barbie bebek ile oynayacağım. Bak Zel saçı mavi.'

***
'Altın yumurtlayan tavuklar gerçek Minya! Sana bunu kanıtlayacağım.'

***
'Büyüyünce bir arabamız olacak Minya. İnan bana."

***

Zel ile ne çok anım varsa hepsi gözümün önüne geldi. O benim ailem olmuştu. Abisi gözlerimizin önünde ölünce elimi tutup ağlamıştı.

'Minya abim...gitti. Lütfen sen de gitme ben tek başıma yaşayamam.'

Sesine yansıyan hüzün tıpkı o günkü gibi şimdide kalbime bir ağrının saplanmasına neden olmuştu.

Kaç saat geçti bilmiyordum. Sadece soğuk havanın minik esintisi vardı üzerimde.
Üstüme örtülen battaniye ile titrediğimi yeni fark ediyordum. Sıcak eller gözlerimin altında yol izleyip göz damlalarımı silince ağladığım için şaşırdım kendime. Uzun zaman sonra ilk defa...

Uzaklaşan ayak seslerini arkasından kısık sesle fısıldadım.

"Teşekkürler Sarp..."

Ritmik ayak sesleri bir anlığına duraksadı.

"Rica ederim."

Ayak sesleri duyamayacağım kadar uzaklaşınca kapanan kapı sesi ile gittiğini anladım.

Kendimi mayhoş uykunun meltemine bıraktım.

*#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*

Selamlar!
Nasılsınız?
Bölüm hakkındaki yorumlarınızı merakla bekliyorum. Hepinize iyi tatiller...
Bayş❣️☺️






-İLK DALGA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin