Hava artık kararıyordu. Trenin içi soğumaya başlamıştı. Ellerimin arasında tuttuğum tabakları poşete koydum.
Thomas içtiği alkol ile sarhoş olup aylak aylak etrafa bakıp sonrada koltuğa kendini bırakmış ve sızmıştı. Serap abla trenin başına gidip kocasının yanına yardıma gitmişti. Melek ve Zel ise beş numaralı vagondaydılar. Melek orada uyuya kalmış ve bu yüzdende Zel onu tek bırakmamak için yanında kalmıştı. Gelip bize de haber vermişti.
Sarp elinde tuttuğu karton bardağı poşete koyup benim elimde topladığım konserve kalıntılarını da poşete koymuştu. Konservelerin ömrü neyse ki 3 yıl kadardı. Günümüzden iki yıl önce hem teknolojik hemde biyolojik olarak kendimizi geliştirmiştik dünya olarak. Bir çok yemeğin ömrü uzatılmıştı. Yapay gübreler yerini homojen, su ile karışıp toprağı besleyen gübrelerle değiştirmişti.
Şu an hangi gündü bilmiyordum. Hatta hangi ayda olduğumuzdan bile emin değildim ama kış yaklaşmıştı.
Yıllardan ise 2033 yılındaydık. Bundan emindim. Ama neyse ki trenler hâlâ günümüz dünyasında bir taşıma aracıydı.Poşetin ağzını düğümleyip kapının oradaki metal çöp kutusuna koyarken bende çantamdan bir battaniye çıkarıp, rulo olmuş battaniyeyi açtım. Thomas'ın olduğu koltuğa ilerleyip onun üzerine örttüm. Zel'in çantasına doğru yönümü değiştirip onun çantasından da bir battaniye alıp onlara vermek için vagondan ayrıldım.
Vagonların içinde ara ara yüzüme yansıyan güneş ben ilerledikçe saklanıp tekrardan gözlerime vuruyordu ışığını. Ayağımın altından çıkan metalik ses hoşuma gitmişti.
Birkaç dakikanın ardından sonunda beşinci vagona geldiğimde Zel kapının yanında karşıladı beni. Kapının solunda kalan koltuklara uzanmış olan Melek uyuyordu. Üzerinde Zel'in kabanı vardı. Elimdeki battaniyeyi ona verip vagonun giriş kapısının yanında bulunan klimaya yöneldim. Burası daha soğuktu.Sıcaklığı arttırıp vagondan sessizce ayrıldım. Geri dönerken yolun yarısında, dokuzuncu vagonda Sarp ile karşılaştım. Kollarının arasında iki battaniye ile bana doğru geliyordu. Sırtına taktığı iki sırt çantasını zar zor taşıyordu. Üstüne üstlük bir de elinde yine iki çanta daha vardı. Yanıma vardığında hızlıca elindekileri aldım.
"Serap abla ve Kutay abiye götürüyorum. Thomas da arkamdan geliyor. Biraz yavaş ama olsun. Beşinci vagonda uyuyucağız. Oraya gidelim." Dedi.
Birlikte uyumak daha güvenliydi. Omzunun arkasından uyku mağduru sarsılarak gelen Thomas'ı gördüm. Battaniyeyi kendine sarmış yavaş yavaş geliyordu. Onun bu haline gülerek Sarp'ı onayladım ve bende geri beşinci vagona ilerledim. Girdiğimde içerisi deminkine kıyasla daha sıcaktı.
Elimdeki çantaları kapının yanına yere koyup çantaya bağlı battaniyelerden birini aldım.
Thomas kendini bir koltuğa bıraktı. Sarp yanımdan geçip gitmeden önce o da elindeki çantaları benim koyduklarımın yanına bıraktı. Ardından vagondan ayrıldı. Toplam beş battaniyemiz vardı ve hepside bitmişti. O an aklıma geldi, Sarp'ın battaniyesi yoktu.Saniyeler geçerken içerisi daha da sıcakladı. Battaniyeyi üzerime örtüp geniş koltuğa uzandım. Vagonun sol arka kısmındaki kontrol düğmesinden ışıkları kapatmıştım ve içerisi sadece soluk ay ışığı ile aydınlanıyordu.
Üzerine uzandığım bu koltuklar 4 kişilik olarak dizayn edilmişti ve bu vagonda diğerlerine kıyasla daha geniş bir alan vardı. Koltuklar cama dayalı bir halde duruyordu. Tıpkı diğer vagonlarda olduğu gibi ancak tek fark genişliğiydi.
Vagonun kapısı tekrar açıldığında içeriye giren kişiyi karanlıktan göremesem de silüeti sayesinde tanıdım.
Yanıma yaklaşıp bana doğru eğildi. Yüzüme vuran ay ışığı sayesinde beni gördüğünü biliyordum. Gözlerimi ona diktim. Ay ışığı artık yüzüne vuruyordu. Oda bana bakıyordu. Yüzünün yarısı karanlığa gömülmüştü. Yavaşça doğrulup etrafa şöyle bir göz attım.
"Sanırım sana battaniye kalmadı. Benimkini al. Birimize yetmeyecekse o kişi ben olayım..." Dedim mahcup bir sesle. Kendi battaniyemi uzatıp ona verdim. Alması için bekledim. Elime dikti bakışlarını. Uzun süre battaniyenin kumaşını inceledi. Yada dalıp gitti. Bana bir kere daha baktı. Yavaşça elimden alıp yanıma oturdu. Örtüyü ikimizin üzerine örtüp arkasına yaslandı.
"Artık ikimize de yetecek örtü var." Dedi uykulu bir sesle. Başını koltuğa yaslayıp derin bir nefes aldı. Ay ışığının kutsadığı gözlerini kapattı. Gözlüğünü çıkarma gereği duymamıştı. 'Ona şaşkınlıkla bakan gözlerimi gördü mü?' diye geçirdim içimden. Ama bu davranışı içimi ısıtmıştı. En azından sıcak bir uykuya hasret kalmayacaktım.
"Teşekkür ederim." Diye mırıldanıp bende yaslandım arkama. Gözlerimi kapatıp kendimi karanlığa bıraktım.
Saatler sonra ter kan içinde uyandım. Silik görüntüler zihnimde bir karmaşa eşliğinde dolanıyordu. Gördüğüm kâbusun etkisiyle ellerim titriyordu. Daha doğrusu bütün bedenim zangır zangır titriyordu. İki el yanaklarımı tutup başımı çevirdi. Gözlerim bana bakan kahverengi gözlere kilitlendi. Yüzümdeki korkuyu görüp baş parmağıyla yanağımı okşadı.
"Geçti..." Dedi fısıldar tonda. "Geçti. Hepsi bir kâbustu." Dedi mırıldanarak. Başımı göğsüne yaslayıp saçımı okşadı. Gözlerim dolarken ellerimi sardım beline. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Kâbus değildi. Bir anıydı. Berbat bir anıydı." Dedim ağlayarak.
Elleri bir anlık duraksadı. Ama okşamaya devam etti saçımı. Hiç bir şey demedi, diyemedi.
"Ruhunu acıtan bir anıydı değil mi? Canını acıyordur." Dedi sesindeki kırgın ve hüzünlü tonu gizlemeden.
"Acıyor." Dedim.
Hemde çok acıyor. Param parça yanıyor benliğim. Bir anının içinde defalarca yok oluyorum, ölüyorum diyemedim. Boğazımda kelimeler bana inat dökülmedi.
"Ruhundaki derin yaran kanıyor biliyorum ama şimdilik bir bant ile durdur o akan kanı. Ağlamak sana yakışmıyor." Dedi hüzünle. Daha önce o da böyle bir kâbus yada kâbusa dönüşen bir acıyı tattığını belli ediyordu sesiyle.
Ağlamam yavaşladı ve iç çekişlere döndü. Göz yaşlarım yerini silik izlere bıraktı. Sarp'ın tişörtü göz yaşlarımla ıslanmıştı.
Yavaşça ondan ayrılıp yüzüne bakmadan tekrar koltuğa yasladım vücudumu. Kafamı aşağı eğdim. Bakamadım gözlerinin içine. Utandım mı? Belki...
Oda yaslanıp üzerimi örttü."Hadi uyu." Dedi.
Bu sefer kâbus görmemek için içimden dualar ettim ve gözlerimi korktuğum karanlığa teslim ettim.
Huzurlu uyku için yalvardım bilincime. Ummasam da ümit ettim.
Karanlık tekrardan esir aldı beni.
*****************
Bölüm sonu gençler...
Nasıldı sizce???
Nasılsınız???
Sizce Sarp ve Minya arasında neler oluyor ??????
Bir fikriniz var mı?
Yorumlarınızı bekliyorum ❣️♥️
Oylar için şimdiden teşekkürler 💜
Bay bayyyyyyyy🖐🏻♥️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-İLK DALGA-
FantasiaSaatler sonra ter kan içinde uyandım. Silik görüntüler zihnimde bir karmaşa eşliğinde dolanıyordu. Gördüğüm kâbusun etkisiyle ellerim titriyordu. Daha doğrusu bütün bedenim zangır zangır titriyordu. İki el yanaklarımı tutup başımı çevirdi. Gözlerim...