Dizlerimin üzerine kafasını koymuş, huzurla yatan bedene baktım bir kere daha. Gözlüğünü çıkarıp avucunun içine esir almıştı. Giydiği kabanı üzerine örtüp cenin pozisyonunda kendini koltukta küçültmüştü. Koltukların arasındaki kol koyma yerini ise aşağıya indirmişti. Uzun kirpiklerini bir kere daha inceledim. Dağılmış yumuşak saçlarına dokunmamak için çaba sarf ediyordum. Küçük bir çocuğu anımsatıyordu.Gözlerim karşıda camdan bana göz kırpan dağlara kaydı. Hava yavaştan kararıyordu. Öğlenden sonraki bir kaç saati çoktan geçmiştik. Yağan kar yerini sağanak yağmura bırakmıştı. Cama çarpan damlalar ritmik bir melodiyi kulağımda çınlatıyordu.
Vagonun içi sessizdi, gözlerim etrafta gezindi. Koltukların bazıları yıpranmıştı. Üstleri kaplı masaların çoğu tozluydu.
Vagonun kapısı açılınca içeriye Thomas girdi. Bir kaç saniye gözleri vagonda dolaştı, bizi aradı safir rengi gözleri.
Gözleri benimle buluştuğunda bana doğru ilerledi. Sağ tarafımda kalan kapıdan buraya doğru gelirken Sarp'ı göremediği için etrafa bakmaya devam ediyordu.
Sonunda görüş açısına Sarp'ın ayakları girdiği için kasları çatıldı.
En sonunda yanımıza geldiğinde gözlerindeki şaşkınlık metrelerce uzaktan bile belli olabilirdi.
"Siz..." Devamını getiremedi. Şok içinde bir bana bir Sarp'a bakıyordu.
Yüzüme yayılan sıcaklık ile gözlerimi kaçırıp yutkundum. Bir açıklama yapma gereksinimi hissettim.
"Çok uykusu olduğunu söyledi. Bir anda uyuya kalınca da omzuma düştü. Bende daha rahat uyusun diye dizlerime yatırdım." Dedim fısıldar bir tonda ve kekeleyerek. İlk defa kekelemiştim. Utanç bütün bedenime yayılırken neyden bu kadar uyandığımı anlamıyordum.
Sonradan fark ettim. Thomas'ın bize olan bakışlarında ki o ifade beni utandırıyordu. Thomas imayla bana baktı. Tek kaşını kaldırıp gülmemek için dudaklarını içeri büktü.
"Sahiden mi?" Dedi imasını sesinden esirgemeyerek.
Gözlerimi devirip Sarp'a döndürdüm bakışlarımı. Tek elimle kolunu sarsıp kalkmasını istedim. Bir iki mırıltıdan sonra esneyerek bana baktı.
Gözleri başta boş baktı, sonra minik bir parıltı geçti, tebessüm etti. Sonra nerde olduğunu garipseyerek ayağa kalktı. Kalkar kalkmaz gözleri Thomas ile kesişti.
Bir iki saniyelik bakışma sonucunda Sarp gözlerini kaçırıp hızlıca yanından geçip gitti. Thomas'ın geldiği yönün tersindeki kapıya doğru ilerledi. Thomas arkasından,
"Nereye?" Diye seslendiğinde, boğuk bir sesle.
"Tuvalete." Dedi.Thomas bana döndüğü yine gözlerimi kaçırdım.
"Aç mısın?" Diye sordu. Sesinde artık ima yoktu, normaldi.
"Evet..." Diyebildim kısık bir sesle.
"Zel fasülye yaptı. 12 numaralı vagondan sofra kuruyoruz, oraya gelin." Dedi ve onaylamamı bekledi.
Kafa salladığımda bu halime gülümseyerek geldiği yoldan gitti.
Sarp'ın gelmesini bekledim. Dakikalar sonra yüzü ve saçının ön kısımları hafif ıslak bir halde geldi. Yüzünü yıkamış olmalıydı. Bana baktığı anda yanakları kızardı ve bakışlarını cama dikti.
"12 numaralı vagona bir sofra kurmuşlar. Yemek yemeğe gidiyoruz hadi." Dedim.
"Şu an hangi vagondayız ki?" Dedi etrafına bakarken. Gözleri kapının orada durdu.
Gözlerimi ondan ayırıp bende baktığı yöne, kapıya doğru baktım. 16 numaralı vagondaydık.
"16 numaralı vagondayız. Thomas'ın gittiği yöne bakılırsa numaralar o yöne doğru küçülüyor." Dedim.
Beni onaylayıp 15 numaralı vagona açılan kapıya ilerledi. Peşinden bende onu takip ettim. Önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına atarak etrafa diktim bakışlarımı. Gözlerime çarpan pembe kumaş parçası ile durdum. Koltuğun altında durup ışık vurduğu için parlayan kumaşın ne olduğunu düşündüm. Buradaki hiç bir eşya ile uyuşmadığı için bu trenin bir parçası olamazdı.
Eğilip elimi koltuğun altına uzattım ve elime değen plastik bacağı hissettim. Çekip çıkardığımda bunun bir Barbie bebek olduğunu gördüm. Eskimiş ve yıpranmıştı. Ama altın sarısı saçları yumuşacık ve mükkemmel gülümsemesi yerli yerindeydi.
Ona bakarken aklıma Melek geldi. Onun olabilir miydi?
Birinin bakışlarını hissettiğimde bakışlarımı bebekten ayırdım. Sarp bir bana bir bebeğe bakıyordu. Benden bir kaç metre uzakta kapının önünde duruyordu. Eli kapı kolunda, bakışları bendeydi.
Yanına sakince ilerleyip bebeği hafifçe kaldırdım.
"Belki Melek'indir, Ona vereceğim gidince."dedim.
Anlayışla başını salladı. Kapıyı açıp önden beni buyur etti. Tebessüm edip aralıktan geçtim.
15 numaralı vagon.
Bir vagon daha geçtik.
14 numaralı vagon.
Bir kapı daha açıldı ve aralıktan geçtik.
13 numaralı vagon.
Sarp bu sefer vagonda ki eskimiş şemsiyeyi açıp bana verdiği. Gülerek başımın üstünde tutup kapıdan zorlukla geçtim.
12 numaralı vagon.
İçeri girdiğimde burnuma dolan güzel kokular, yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyi arttırdı.
Açlık midemi esir aldığı için guruldadı. Sarp bana gülerek bakarken utanarak ondan kaçırdım gözlerimi.
'Açım' dedim içimden.
Hemde çok açım.*******************
Bölümün sonundasınız...
Nasıldı gençler bu bölüm.
Neler düşünüyorsunuz bakalım???
Yorumlarınızı bekliyorum ❣️❣️❣️❣️
Hepinize teşekkür ederim şimdiden. Hem oylar hem yorumlar adına...İyi günler ❣️💜❣️💜❣️❣️💜

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-İLK DALGA-
FantasySaatler sonra ter kan içinde uyandım. Silik görüntüler zihnimde bir karmaşa eşliğinde dolanıyordu. Gördüğüm kâbusun etkisiyle ellerim titriyordu. Daha doğrusu bütün bedenim zangır zangır titriyordu. İki el yanaklarımı tutup başımı çevirdi. Gözlerim...