9.BÖLÜM: Küçük Kız

76 3 0
                                    


İstasyona varmamızdan beri geçen zaman sadece 30 dakika olmasına rağmen tek bir canlı kalıntısına bile ulaşamamıştık.

Trenlerin bulunduğu bölüme ilerlerken ses seda yoktu. Ortam öyle ıssız gözüküyordu ki gözüme... Sanki bir yerlerden her an bir şey fırlayabilirdi.

Botlarımızdan çıkan ritmik ses bile ürkmeme neden oluyordu. Silahı tutan elimi sıkılaştırdım. Trenlerin bulunduğu bölüme ulaştığımızda ilk olarak etrafa göz attık. Temkinli adımlarımız ile her birimiz yavaş yavaş belirlediği Trene doğru ilerledi. Beş trenin sadece biri kullanılamaz hale gelmişti. Camları kırılmış boyası kazınmıştı. Diğerleri ona göre daha kullanışlıydı.

"Guys... I found something here..."

Thomas'ın sesi demirlerin arasında yankılanırken onun trenine ilerleyip içeri girdim.

Yolcu koltuklarında yatan cansız bedenlerin hepsi çürümüştü. Ortama yayılan iğrenç, mide bulandırıcı koku kusmama sebep olacaktı.

Bulduğu şey tonlarca ceset mi?

Daha normal şeyler beklerdim oysa.

Diğerleri de gelip manzaraya baktı.

Sarp'a dönüp alaycı sesimle,"Manzara nasıl ama?" Dedim. Yanından geçip vagondan dışarı attım kendimi... Kendi trenime bindiğim esnada görüş açıma giren minik ayak ile kaşlarım çatıldı.

"Berbat" dedi Sarp yanıma doğru adımlarken. Yanıma yaklaşınca durup oda benim baktığım yere odaklandı.

Titreyen bir beden...

Pembe bir elbise...

Küçük titreyen eller...

İki vagonun arasında yere oturmuş, bacaklarını kendine çekip kollarıyla kendini sarmalamış küçük bir kız...

Şaşkınlıkla büyüyen gözlerim Sarp'a döndü. Şaşkınlığını o da benim gibi saklayamamış, o da benim gibi kıza gözlerini belerterek bakıyordu.

Elimi uzattım minik kıza, saniyelik de olsa gözlerimiz buluştu. Masmavi parlak gözler...

Çığlık atıp hızlıca öbür tarafa kendini atıp sol tarafımızda ki vagonun arkasına doğru koşmaya başladı.

"Hey! Dur!"

Kızın arkasından koştuğum esnada arkamdan bana seslenen kişiyi umursamadım bile. Kız tehlikede olacaktı. Böyle delicesine koşarken düşerse yararlanabilirdi. Yada daha kötüsü....

Karşı tarafta bulunan çıkıntı sayesinde yukarı çıkıp merdivenlere koştu. Peşine takıldım. Minik ayakları öyle hızlıydı ki, yetişemiyordum.

Sağa sapıp başka bir koridora girdiği anda ben daha yeni çıkmıştım merdivenleri. Acele edip bende sağa saptım. Son anda girdiği güvenlik ofisini fark edip bende girdim. Kapı arkamdan kapanırken odanın karanlık olması yutkunmama sebep oldu. Ağlama sesi kaybolmuştu. Duyduğum tetik sesi ile hızlı nefes alışverişlerim duraksadı.

Tuzak!
Tuzakdı!

Silahım? Sahi silahım nerede?

Işıkların aniden yanması ile gözüm kamaştı. Önümde parlayan namlu bana hiçte yabancı değildi.

Silahım...
Benim silahım...
Başkasının elleri arasında duruyordu.

"Kaldır kollarını!" Önümde bana sinirle bakan adam tek eliyle silahı tutarken diğer eliyle de peşinden koştuğum küçük kızın elini tutuyordu.

Korku dolu gözleri ile bana bakıyordu minik beden.

Daha fazla korkmasını istemesem de ellerimi kaldıramazdım. Tedbiri elden bırakırsam... ölürdüm.

Gerçi şimdi de ölebilirdim.

Dizlerimin arkasına yediğim tekme ile yere çöktüm. Ağzımdan kaçan minik iniltiye engel olamadım.

Arkamdaki kişi ellerimi tutup arkada birleştirdi. Hissettiğim metalik şey bir kelepçeydi. Ellerimi kelepçeleyip önüme geçti. Bir kadın...
Saçları uzun ve sarı, tanrıçaları bile kıskandıracak güzellikte bir kadın...

Beynimde şimşekler çaktı bir anda.
Çocuk kadına çok benziyordu. Annesi miydi?

Peki çocuğun arkasında durduğu adam? O kimdi?

"Kimsin!" Sert sesi ile kadın sordu. İlk soru hep kolaydı. Ama cevap fazla düşündürücü.

"İyilerdenim... Size bir zararım yok!" Sakin kalması için uğraştığım ses tonum ile baktım mavi gözlerine.

Yüz hatları birden gerginleşti.

"Kızımı neden kovalıyordun peki?"
Adamın sorusuyla parçalar yerine oturdu. Anne, baba ve çocuk...

Bu durumda tehlikeli kişi ben oluyordum.

"Buraya geldiğimizde iki vagonun arasında ağlıyordu. Uzun bir zaman sonra ilk defa küçük bir çocukla karşılaştım. Bizi görüp kaçınca da başına bir şey gelmesin diye peşine takıldım." Dürüst çıktığını umduğum sesimle olayı açıkladım hızlıca.

"Buraya geldiğinizde mi? Kaç kişisiniz?" Kadının aklına takılan soru ile düşündüm. Dikkatliydi. Söylemeli miydim? Tehlikeli olup olmadıklarını bile kestiremiyordum.

"Arkadaşlarımla geldim." Dedim üstü kapalı bir hitapla.

"Arkadaşların? Kaç kişi peki?" Kadının da sabrı taşıyordu.

Arkamdaki kapının aniden açılması ile üç gölge düştü önüme. Tanıdık olduğum ses kadının sorusunu yanıtladı.

"Toplam 4 kişiyiz. Peki siz? Sadece 2 mi?" Zel'in sesi ile rahatladım. Derin bir nefes verdim.

Güvenilir kişiler arkanızda olunca yaşadığınız bu duygu...
Mükkemmel ötesi!

********************

Selamlar!!!
Bölüm sonuna geldiniz!
Nasılsınız?
Ben çok iyiyim 👍🏻
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Yorumlar ve oylar için müteşekkirim...
Hepinize iyi tatiller 🥰






-İLK DALGA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin