BÖLÜM II

87 7 0
                                    


I


Dava iki hafta sonra Senato'da dinlenebilirdi. Nehlüdov, bu tarihten önce Petersburg'a gitmek ve Senato'dan bir şey çıkmaması halinde, dilekçeyi yazan avukatın öğütlediği gibi, en yüksek makama dilekçe vermek niyetindeydi. Başvurunun sonuçsuz kalması halinde, ki avukata göre, temyiz gerekçeleri çok zayıf olduğundan buna hazırlıklı olmak gerekiyordu, aralarında Maslova'nın da bulunduğu bir grup kürek mahkûmu haziranın ilk günlerinde gönderilebilirdi. Bu nedenle Nehlüdov'un kesin karar verdiği gibi Maslova'nın arkasından Sibirya'ya yolculuk hazırlıklarına girişmek için şimdi sahibi olduğu köylere gidip, buralardaki işlerini düzene koyması gerekiyordu.

Nehlüdov, ilkönce en yakındaki, verimli geniş topraklar üzerinde kurulu olan ve asıl gelirini elde ettiği Kuzminsk'teki yurtluğuna gitti. Çocukluğunda ve gençliğinde bu yurtlukta kalmış, daha sonra yetişkinliğinde de iki kez gitmiş ve bir kez de annesinin ricası üzerine Alman kâhyayı buraya götürüp onunla birlikte işleri denetlemişti. Bu nedenle yurtluğun durumunu ve köylülerin idareyle, yani toprak sahibiyle ilişkilerini eskiden beri biliyordu. Köylülerin toprak sahibiyle ilişkileri öyle bir haldeydi ki kibarca ifade edecek olursak köylüler tam bir bağımlılık durumundaydılar, basitçe ifade edecek olursak da toprak sahibinin kölesiydiler. Bu, altmış bir yılında kaldırılmış olan kölelik gibi fiili bir kölelik değil, topraksız ve toprağı az olan köylülerin genellikle ve çoğunlukla büyük toprak sahiplerine, zaman zaman ve istisnai olarak köylülerin de içinde yaşadıkları toprakların sahiplerine bağımlı genel bir kölelikti. Nehlüdov bunu biliyordu, bilmemesine olanak yoktu, çünkü yurtluğu bu kölelik temeli üzerine kurulmuştu, kendisi de bu yurtluğun kuruluşuna yardım etmişti. Nehlüdov sadece bunu değil, bunun haksız ve acımasız bir durum olduğunu da biliyordu, üstelik ta Henry George'un öğretisini benimsediği ve başkalarına da yaymaya çalıştığı üniversite öğrenciliği yıllarından beri biliyordu. O zamanlar bu öğretiye dayanarak, bundan elli yıl önce nasıl köle mülkiyeti günah sayılıyorsa günümüzde de toprak mülkiyetinin aynı şekilde günah sayılması gerektiğini düşünerek babasının topraklarını köylülere dağıtmıştı. Aslında yılda yaklaşık yirmi bin ruble harcamaya alıştığı subaylık görevinden sonra bütün bu bilgiler, yaşantısı için zorunlu olmaktan çıkıp, unutulmuştu. Ne mülkiyet konusunda, ne de annesinin verdiği paranın nereden geldiği konusunda kendisine hiçbir zaman soru sormadığı gibi üstelik bunları hiç aklına getirmemeye çalışmıştı. Fakat annesinin ölümü, miras ve mallarını, yani topraklarını yönetmek zorunda kalması, toprak mülkiyetiyle ilgili görüşlerini tekrar gündeme getirmişti. Bundan bir ay önce Nehlüdov, var olan düzenini değiştirebilecek güçte olmadığını, mülkünü kendisinin yönetmediğini kendi kendisine söyler ve yurtluğundan uzak yaşayıp, oradan para alarak az ya da çok kendini avuturdu. Şimdiyse önünde bir Sibirya yolculuğu ve hapishaneler dünyasıyla çok para gerektiren karmaşık ve zor bir ilişki olsa da bu işi eskiden olduğu gibi oluruna bırakamayacağına ve kendi zararına olsa bile değiştirmesi gerektiğine karar vermişti. Bunun için toprağı kendisi işlemeyip, az bir para karşılığında köylülere dağıtıp, onların genel anlamda toprak sahibinden bağımsız olabilmelerine olanak sağlamaya karar vermişti. Nehlüdov, toprak sahibinin durumunu köle sahibinin durumuyla her kıyasladığında işçi tutmak suretiyle toprağı işlemek yerine toprağı köylülere vermeyi, köylüleri angaryadan vergi ödemeye geçirerek köle sahiplerinin yaptığıyla aynı sayıyordu. Sorunun çözümü bu değildi ama çözüme giden yolda bir adım, kaba bir zorbalıktan daha az kaba bir zorbalığa geçişti. O da bu şekilde davranmak niyetindeydi.

Nehlüdov, Kuzminsk'e öğleye doğru vardı. Hayatını iyice basitleştirerek telgraf çekmemiş, istasyondan iki atlı bir araba tutmuştu. Arabacı, belinin altından bir kemerle büzdüğü kalın ketenden pardösü giymiş genç bir adamdı. Arabacı usulü yan oturmuş, beyle gevezelik ediyordu. Onlar konuşurken biri topal ve beyaz, diğeri soluk soluğa kalmış, zayıf iki at çok sevdikleri hafif bir yürüyüşle ilerliyorlardı.

DirilişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin