XLI - XLII

50 2 0
                                    


XLI


Nehlüdov'un yolculuk edeceği vagon yarısına kadar doluydu. Hizmetçiler, zanaatkârlar, fabrika işçileri, kasaplar, Yahudiler, tezgâhtarlar, kadınlar, işçi karıları, bir asker, biri genç, diğeri çıplak kolunda bilezikler olan yaşlıca bir kadın ve siyah kasketinde bir kokart bulunan sert görünüşlü bir bey vardı. Yerlerine yerleştikten sonra rahatlamış olan bütün bu insanlar kimisi çekirdek çitleyerek, kimisi sigara içerek, kimisi de vagon komşularıyla hararetli hararetli konuşarak oturuyorlardı.

Taras, Nehlüdov için yer tutmuş, koridorun sağ tarafında mutlu bir yüz ifadesiyle oturuyor ve karşısında oturan, Nehlüdov'un, yerine geldikten sonra bahçıvan olduğunu öğrendiği, çuha ceket giymiş, vücudu kaslı bir adamla heyecanlı heyecanlı konuşuyordu. Nehlüdov, Taras'ın yanına gelmeden, koridorda köylü kılıklı genç bir kadınla çene çalan, pamuklu ceket giymiş, ak sakallı, saygın görünüşlü yaşlı adamın yanında durdu. Kadının yanında ayakları yere değmeyen, yedi yaşlarında bir kız oturuyordu. Kızın üstünde yeni bir elbise vardı, beyaza yakın sarı saçlarına başörtüsü bağlamıştı ve arka arkasına çekirdek çitliyordu. Yaşlı adam Nehlüdov'a dönüp baktıktan sonra tek başına oturduğu üstü pırıl pırıl cilalanmış sıradan ceketinin eteklerini topladı ve güler yüzle:

"Buyurun oturun," dedi.

Nehlüdov teşekkür edip gösterilen yere oturdu. Nehlüdov oturur oturmaz, kadın yarım kalan hikâyesini anlatmaya devam etti. Biraz önce veda ettiği kocasının kendisini kentte nasıl karşıladığını anlatıyordu.

"Büyük Perhiz'e yakın oradaydım, Tanrı'nın izniyle işte şimdi de gittim," diyordu kadın. "Yılbaşında umarım tekrar gideceğim."

"İyi etmişsin," dedi yaşlı adam, Nehlüdov'a bir göz atarak, "boş bırakmaya gelmez, ne olsa genç adam, kentte baştan çıkabilir."

"Hayır, dedeciğim, öyle biri değildir. Bırak öyle aptallıkları, kız gibi utangaçtır bizimki. Bütün parasını son kapiğine kadar eve yollar. Kızını görünce bir sevindi ki anlatamam," dedi kadın gülümseyerek.

Çekirdeklerin kabuklarını tükürürken bu konuşmayı dinleyen küçük kız, sakin, zeki gözleriyle annesinin sözlerini doğrular gibi yaşlı adamın ve Nehlüdov'un yüzüne bakıyordu.

"Akıllı adammış, iyi o zaman," dedi ihtiyar. Koridorun öbür tarafında oturan, görünüşünden fabrika işçisi olduğu anlaşılan bir adamla karısını gözleriyle işaret ederek: "Peki bununla da mı ilgilenmiyor?" diye ekledi.

Adam kafasını geri atmış, votka şişesini ağzına dayamış içiyor, kadın ise kucağında içinden şişe görünen bir torba, gözlerini dikmiş kocasına bakıyordu.

Yaşlı adamla konuşan köylü kadın, kocasını övecek bir fırsat daha yakalayarak, "Hayır, benimki ne sigara ne de içki içer," dedi. "Onun gibisi az gelir dünyaya dedeciğim. İşte böyle biridir bizimki," dedi Nehlüdov'a dönerek.

Yaşlı adam, içki içen fabrika işçisine bakıp:

"İyi o zaman," dedi bir kez daha.

İşçi, birkaç yudum içtikten sonra şişeyi karısına verdi. Kadın şişeyi aldı, gülerek, başını sallayarak ağzına dayadı. Adam, Nehlüdov'un ve ihtiyarın bakışlarını fark edip onlara:

"Bir şey mi oldu beyim? İçemez miyiz yani? Nasıl çalıştığımızı kimse görmez ama içtiğimizi herkes görür. Çalıştım, para kazandım, içerim, karıma da içiririm. Kimseyi ilgilendirmez," dedi.

DirilişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin