"Şimdi bazı şeyleri suskunlukla geçiştireceğim." Franz Kafka
"Aysel Hanım,Fatma teyze duyduklarımı açıklayacak mısınız bana? Ne diyeceğimi ne düşüneceğimi bilmiyorum." dedi başını ellerinin arasına alarak.
"Burası ne yeri ne de zamanı. Yarın üçümüz buluşup her şeyi en baştan en ince detayına kadar konuşalım."dedi Fatma hanım ciddiyetle .
"Haklısın. Kimseye bir şey belli etmeden konukların yanına gitsek iyi olacak."
"Hayır hiçbir yere gitmiyoruz. Beni bu bilinmezlikle bırakamazsınız. Ben biraz önce Yağız'ı Vera'dan uzak tutmalıyız dediğinizi duydum. Böyle bir şey kesinlikle mümkün olamaz. Halamın yaptığı bir şeyden dolayı , ki iddia ettiğiniz şeyin kesinliğini bilmiyoruz,asla sorumlu tutulmayı kabul etmiyorum."
"Ne demeye çalışıyorsun sen?" Dedi Fatma Hanım öfkeyle. Dakikalar öncesinde geçmişteki acılarıyla tekrar yüzleşmişken üstüne bir de şüpheyle yaklaşılması bastırmaya çalıştığı öfkesini daha da çok arttırmıştı.
"Benim kocam Sararlıların konağında hepsinin gözleri önünde Ahmet şerefsizi tarafından öldürüldü. Ben kucağımda çocuğumla,tecavüze uğrayan kardeşim saydığım görümcemle ortada kaldım."
"Te.tecavüz mü?" dedi Yağız. Duyduklarının ağırlığı omuzlarına binmiş,omuzlarını taşıyamıyordu.
"Dur daha bitmedi. Kocamı toprağa koydukları yetmezmiş gibi Kevser denilen o şeytan tehditleriyle yaşadığım topraklardan da sürmüştü bizi. Peki neden? Tüm bu yaşadıklarımız haysiyetsiz ,namussuz oğullarını aklamak içindi. Benim hasta görümceme tecavüz etti o."
Gözyaşlarını tutamayan Fatma hanım yere yığılmamak için yaslandığı duvardan destek alıyordu.Bunca yıl hiç kimseye söyleyememiş,acısını sadece içinde yaşamıştı. Şimdi yüksek sesle acısını,öfkesini kusması içini bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Bu günleri yıllardır bekliyordu. Saklamayı tercih etse de,içinde hep gerçeklerin bir gün gün yüzüne çıkacağına dair umudu vardı. O günler gelmişti. Şu an ise umut ettiği tek şey oğlu ve yeni kavuştuğu yeğeninin zarar görmemesiydi.
Fatma hanımın sözlerini Aysel hanım ve Yağız'ın idrak edip ,sindirebilmesi dakikalar almıştı. Duydukları yenilir yutulur şeyler değildi. Özellikle Yağız için. Suçlamaların odağındaki kişiler halası ve halasının ailesiydi. Aysel hanım yaşadığı şoku üzerinden atamamışken, Yağız erken davranıp şaşkınlığını dile getirmişti.
"Nasıl,nasıl olur? Benim halamdan bahsediyoruz. Eniştem,kuzenim. Hayır ,hayır gerçek olamaz bunlar."
Kabul etmek,ailesinden olan insanlara kondurmak istemiyordu. Ancak içini kemiren acabalar da vardı. Uzun yıllardır tanıdığı Fatma hanımın söylediklerinin gerçek olduğuna inanmak istemese de yalan söyleyeceğini de düşünmüyordu. Belki de Fatma hanım yanlış biliyordur diye düşündü. Ya yaşanılanlar gerçek,yaşatanlar farklıysa?
"Nasıl bu kadar eminsin. Ya yanılıyorsan? Ya başkası suçluysa?"
Yağız'ın sorusu Fatma hanımı bir hayli öfkelendirmiş hışımla Yağız'ın yakasına yapışmasına neden olmuştu.
"Sen hiç sevdiklerini toprağa gömdün mü? Soğuk topraklarına sarıldın mı?Söyle! Ben peş peşe eşimi,kardeşimi toprağa gömdüm. Bu acıyla baş edebilmek ne kadar zor bilir misin?" Aynı hışımla yakasını bırakıp sözlerine devam etti; "Benimki de soru. Nereden bileceksin ki? Seni oğlumdan ayırmazken senin bu yaptığın hiç olmadı Yağız."
Gözyaşlarını silip odadan çıkmak üzereyken durdu ve Yağız'a döndü.
"Hasan Aydın. Kabullenmek istemediğin tüm cevaplar onda. Bir de ondan duy istersen."dedi ve odadan çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
General Fiction22 sene önce ezanla birlikte kulağa fısıldanan o söz, 22 sene sonra kendisini koruyabiliyor muydu? Ya da artık koruyabilecek miydi?