Kısa bir aranın ardından yeniden buradayım. Umarım beğenerek okursunuz. Keyifli okumalar. ♥
Bölümü, canım dostum imranthmc 'ya ithaf ediyorum...♥
"Alo Defne kuşum, günaydıın. Barınağa geçiyorum ben. Bir sıkıntı olursa ararsın. İşlerimi bitirince gelirim ben de kliniğe.""..."
"Tamam canım sağ ol. Sana da kolay gelsin. Öptüüm."
Kapattığım telefonu çantama atıp elimdeki anahtarla kilidini açtığım arabanın yanına ilerledim ve kapıyı açarak koltuğuma yerleştim. İçimdeki mutluluğun dışarı yansıması olan yüzümdeki gülücükle kontağı çalıştırdım ve barınağa gitmek üzere evden ayrılıp yola koyuldum.
Pazartesi sendromu diye bir şey hayatımda olmasa da cuma günlerinin verdiği sevinç ve mutluluğu ben de yaşıyordum. Tıpkı bugün olduğu gibi. Yoğun bir tempoda çalışanlar ve sadece iki günü kendine ayırabilenler için cuma gününün verdiği sevinç anlatılamazdı. İşimizi çok severekte yapsak öğlenlere kadar uyuyabilecek olmak herkesi mutlu ederdi. Benim de içimdeki sevinç ve mutluluğun nedeni bu olabilirdi. Ama asıl nedenin bu olduğuna pek emin değildim. Birkaç dakika sonra hayvan barınağında olacaktım. Hem onlarla güzel vakit geçirebilecek hem de tedavi ve bakımlarıyla ilgilenebilecektim. Asıl mutluluğumun kaynağı buydu.
Tedaviye,bakıma,en çokta sevgiye muhtaç olan hayvanların bir arada bulunduğu hayvan barınaklarına gitmek küçüklüğümden beri severek yaptığım bir şeydi. Hatta sevdiğim şeyleri listeleyecek olsam ilk sırayı bu alabilirdi. Sevdiğim bu şey yani barınaklara gidişlerim artık işimin bir parçası haline gelmişti ve bu sayede onlara daha fazla yardımcı olabiliyordum. Başlarını okşayıp, birkaç saat vakit geçirmenin ötesine geçmiştim. Onların daha iyi yaşamaları için güzel bir yaşam alanı sağlamaya vesile oluyor, yaraları, hastalıkları varsa tedavi ediyor, sevgiyle güzel saatler geçiriyordum.
Yaşamayı sürdürdüğümüz bu dünya sadece biz insanlar için varolmamıştı. Her türlü canlı ve cansızı içinde barındıran bu dünya içindekilerle birlikte hepimizindi. Kendi rahatımızı düşündüğümüz gibi konuşma kabiliyeti olmayan, derdini dile getiremeyen hayvanların da rahatını düşünmeliydik. Onların dili biz olmalı, bize emanet edilen canlılara yardım eli uzatmalıydık. Biz hep birlikte güzeldik.
Üçüncü gelişim olan bu barınak diğer barınaklara kıyasla her türlü imkana fazlasıyla sahipti. Yetmişten fazla klube, oldukça geniş kafesler, oyun oynayabilecekleri kocaman bir bahçe, egzersiz yaptırılmaları için özel alan. Temizlik ve yeterliliklerini belirlemek için yaptığım incelemelerde her ay benden çok iyi not almışlardı. Bunda imkanların fazla oluşu etki sağlamış olsa da en büyük etken görevlilerin hayvanlara olan yaklaşımı buna binaen hayvanların gözle görülür mutluluğuydu. Bu işi severek yaptıkları her hallerinden belli oluyordu. İncelemeden güzel sonuç almak için yapıyorlar desem, minik dostlarımızın onlara karşı beslediği sevgi bunu yalanlardı.
Arabamı uygun yere parkettikten sonra bagajtan gerekli eşyaları alarak barınağa doğru ilerledim. Güvenlik görevlisiyle aramızda geçen baş selamıyla birlikte barınaktan içeriye girdim. Daha arabadan inmeden kulağıma ulaşmayı başaran sesler, barınaktan içeriye girmemle daha çok duyulmaya başlamıştı ve bu sesler dışarıdan geçenler için belki de gürültüden ibaret olsa da benim için en güzel şarkıcılardan duyulan en güzel seslerdi.
Bugün fazla hareketlilerdi sanırım. Ya da bu hareketliliğin altında yatan başka bir neden vardı. Seslerin daha yoğun olduğu tarafa doğru yürüdüğümde Eren'in mama kaplarına yemeklerini döktüğünü görmemle, hareketliliğin nedeni öğrenmiş, kurduğu cümleyle hafif sesli bir şekilde gülmüştüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
General Fiction22 sene önce ezanla birlikte kulağa fısıldanan o söz, 22 sene sonra kendisini koruyabiliyor muydu? Ya da artık koruyabilecek miydi?