Herkese merhaba. Uzun bir aradan sonra nihayet yeni bölümü paylaşıyorum. Sizlerinde aynı şeyi söylediğinizi duyar gibiyim. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Sizleri seviyorum♥
Bu bölümü -"Blackpink_rosee" -"Blinkrr_313"- "elifzeycan_aslan" adlı okuyucularıma ithaf ediyorum. ♥🌸
"Endişelenecek bir şeyi yok. Korktuğu için ve aynı zamanda kan kaybettiği için bayıldı. Kendine geldikten sonra bileğine küçük bir dikiş attım. Onun dışında durumu gayet iyi. Kısa sürede kendini toparlayacaktır." diyerek ayağa kalktım. "Geç oldu. Eşyalarımı toplayıp çıkayım ben de. Herhangi bir şey olursa çekinmeden arayabilirsin."
"Her şey için gerçekten çok teşekkür ederim. Kabul edersen akşam yemeğinde bize eşlik eder misin?Annemler de gelmek üzeredir." dedi kolundaki saate bakarak. "Hem olay hakkında konuşmuş oluruz."
Açıkçası son derece merak ettiğim soruların cevabını, teklif edilen yemek sayesinde öğrenebilirdim. Ayrıca Gece'yi de henüz görmemiştim. Yağız, iyi olduğundan başka bir şey söylememişti. Belki bu sayede kendi gözlerimle görme fırsatı yakalayabilirdim.
"Pekii o hâlde. Telefonum bahçedeydi. Annemlere haber vereyim ben." dedim tebessümle.
"Teklifimi geri çevirmediğin için teşekkür ederim."dedi Yağız her zamanki gibi yüzünden eksik etmediği gülüşüyle. "Eşlik edeyim sana."
Onaylayan baş selamıyla beraber önde ben birkaç adım arkamda Yağız, bahçeye gitmek üzere merdivenleri aşarak alt kata indik.
"Sen geç, ben mutfağa uğrayıp hemen geliyorum."
Yağız'ın açtığı bahçe kapısından geçmek üzere ilerledim ve ;
"Ben bahçede beklerim. Senin işlerin vardır, onları hallet istersen." dedim."Hayır, hayır. İşim yok. Akşam yemeği için birkaç şey söyleyeceğim."
"Tamam o zaman, bahçedeyim ben."
Masanın üzerinde bir hayli dağınık halde toplanmayı bekleyen eşyalarla kısa bir bakışmanın ardından bahçeye çıkıp eşyaların bulunduğu masaya yürüdüm ve sandalyenin üzerinde duran çantamı elime aldım. Kısa bir arayışın sonunda telefonu bulup, anneme de geç geleceğimi bildiren mesajı gönderdikten sonra dağınıklığa son vermek adına ekipman çantasını alarak işe koyuldum.
Beş dakikayı geçmeyecek bir çabuklukla ekipmanları çantaya yerleştirip, çantayı da bir kenara koyduktan sonra oturup Yağız'ı beklemeye başladım.
Yaklaşık on beş dakikadır beklemek hem sıkılmama hem de ayaklarımın uyuşmasına neden olmuştu. Hemen geliyorum demişti oysaki. Hayır dese de halletmesi gereken işleri vardı sanırım. Biraz daha bekleyebilirdim.
Ayaklarımı hareket ettirmek adına oturduğum yerden kalktım.Yürümek iyi gelebilirdi. Oturup sıkılarak beklemek yerine bahçeyi dolaşabilirdim.
İlk tercihim yeşilliğin daha yoğun olduğu tarafa doğru ilerlemekti. İlerlediğim yolda beni karşılayan, yeşilin yoğunluğunu bastırıp, odak noktası haline gelen rengarenk çiçekler olmuştu. Sâhi bu kadar çiçeği daha önce hiç bir arada görmüş müydüm? Kesinlikle görmemiştim. Eminim çiçekçilerde bile bu kadar fazla çiçek yoktu. Yağız'ın çiçeklere karşı sevgisi olduğunu duyduğumda yaşadığım şaşkınlık, şu an yaşadığım şaşkınlığın yanında hiçbir şeydi. Hobi diyerek geçiştirdiği bu muydu? Peki ya bu kadar kısa sürede böylesine harika bir bahçe yapmasına ne demeliydi?
Aynı cinse sahip çiçekler ince ve uzun şeritler halinde yan yana ekilmiş, her bir şeridin arasına taştan yollar yapılmıştı. Labirenti andıran bu yollar sayesinde çiçeklere zarar vermeden gezilebiliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
General Fiction22 sene önce ezanla birlikte kulağa fısıldanan o söz, 22 sene sonra kendisini koruyabiliyor muydu? Ya da artık koruyabilecek miydi?