14.Bölüm

5.9K 693 23
                                    


"İçimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı."

Sabahattin Ali

Bu zamana kadar yüreğim gibi ayaklarım da hep ona koşarak gitti. Ona giderken ,o bana gelirken sadece sevinç kaplardı içimi. Şu ana kadar...
Yabancısı olduğum bu duygu beni dibe çekiyordu. Yüreğim de ayaklarım da geri gidiyordu. Gide gide varılmayan yolda gibiydim. Korku her hücremi sarmıştı. Bilinmezliğe doğru gidiyordum .Daha doğrusu gitmeye çalışıyordum .

Bitmek bilmeyen yol nihayet hastahanenin kapısına ulaşmamla bitmişti. Titreyen ayaklarım,durmak bilmeyen gözyaşlarım ,duymaya korktuğum cümlelerin ağırlığıyla arabadan indim. Baş etmeye çalıştığım ancak başarılı olamadığım korkumla hastane kapısından içeriye girdim ve Nazlı'nın söylediği yere doğru ilerledim. Görüş açımı engelleyen gözyaşlarımı silip o şekilde ilerlemeye devam ettim. Güçlü görünmeliydim. Nazlı'nın desteğe ihtiyacı olabilirdi. Benim de ihtiyacım olan şey oydu.

Defne'ye hiçbir şey söyleyememiş,
arkamdan gelmesine rağmen beklemeden arabaya binip buraya gelmiştim. Üst üste aramalarına geç cevap vermiş olsam da durumu anlatıp nerede olduğumu söylemiştim. Yanıma geleceğini söyleyip telefonu kapatmıştı. Bir an önce gelse iyi olacaktı. Ayaklarımın beni ne kadar taşıyabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Her an yere yığılabilirdim.
Derin nefes alarak koridorun sonuna doğru ilerlerken kafası eğik bir şekilde üzüntüyle duran Nazlı'yı görmemle korkum ve telaşım daha da artmıştı. Güçlü durmam gerektiğini kendime fısıldasam da Nazlı'nın yanına yaklaştıkça henüz sildiğim gözyaşlarım yerlerinden çıkmak üzere an kolluyordu. Ayak seslerimi duymuş olacak ki başını kaldırıp,geldiğim tarafa baktığında kesişen gözlerimiz, aynı duyguları bağırıyordu. Üzüntü...
Adımlarımı hızlandırıp yanına ulaştığımda oturduğu yerden kalkmış bana doğru birkaç adım da o atmıştı.

Yapabildiğim tek şey ;"Nazlı " diyip boynuna sarılarak ağlamak olmuştu. Sadece birkaç dakika güçlü kalabilmiştim. Hissettiğim bu duygu taşıyabiliceğim gibi değildi.

Hıçkırıklarımın arasından;" Lütfen iyi olduğunu söyle. Nazlı lütfen, lütfen yaşadığını söyle." dedim.

Kollarımı gevşetip iyi şeyler duymak için yalvaran bakışlarımla yüzüne baktığımda hafif tebessümle cevap vermiş içime umut tohumlarını ekmişti.

"Vera sakin ol canım. Abim iyi. Hayati tehlikesi yok."

İçimi saran rahatlama duygusuyla derin bir nefes verdim.

"Gel oturalım şöyle. Sakinleş biraz."

Nazlı'nın koluma girip gösterdiği yere yönlendirmesiyle koltuğa oturmuş, sakinleşmeye çalışsam da başarılı olamamıştım.

"Nazlı gerçekten mi? Doğru söylüyorsun değil mi? Yağız iyi. Nerede görebilir miyim?"

"Evet Veracığım doğru söylüyorum. Tüm tetkikler yapıldı. Korkulacak bir şey olmadığını söyledi doktor. Son kontrolleri yapıyorlar şimdi. Çıktıklarında görüp göremeyeceğimiz sorarız."

Nazlı'nın açıklaması içimi rahatlatmış olsada kendi kulaklarımla duyup kendi gözlerimle görmedikçe tam anlamıyla rahat edemeyecektim. Nazlı'nın yaptıklarını benim yapmam gerekirken sakin kalamayan ben ,beni sakinleştirmeye çalışan oydu. Bu gerçekle ,mahcup bir şekilde Nazlı'ya bakmış cümlelerimle de mahcubiyetimi dile getirmiştim.

"Özür dilerim Nazlı. Benden farksız olmana rağmen bir de ben üstüne geldim. Bunalttım seni."

"Hayır canım bunaltmadın tabii ki. Aksine abimi bu kadar çok düşünmen hoşuma gitti ."demiş göz kırparak cümlesini noktalamış ,beni de utandırmıştı.

VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin