"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Sabahattin Ali"
1 Ay Sonra
"Defne iyiyim diyorum sana. Çok sıkıldım evde yatmaktan. Alt tarafı bir soğuk algınlığı neden bu kadar büyüttünüz anlamış değilim."
Kulağımdan uzaklaştırıp hoparlöre aldığım telefonu masanın üzerine bırakırken bir yandan da hazırlanmakla meşguldüm.
"Bir haftadır kliniğe yaklaştırmadın resmen. Neymiş iyice dinlenmem gerekiyormuş. Bir hafta yetti de arttı bile.Kendimi çok iyi hissediyorum. Ve ne olursa olsun bugün o kliniğe gelinecek."
"Ay iyi be. İyilik yapmaya da gelmiyor sana. Hastasın dinlen dedim kabahatli oldum."
"Öyle demek istemediğimi biliyorsun Defne. Ne var ne yok klinikte?Yoğun mu bugün? Bir saate gelirim."
"Yok yok gelme. Hiç yoğun değil boş boş oturuyorum ben de. Şey yap sen akşam gel. Evet evet akşam gel. Nöbetçiyiz bu gece. Ben yorgun hissediyorum kendimi biraz sen kalırsın olur mu? İyi hissediyorum demiştin?"
Telaşlandığını sezsem de irdelemeden onayladım. Bir haftadır kliniğimden arkadaşlarımdan uzaktım. Sabaha kadar onlarla vakit geçirmek güzel olacaktı.
"Tamam o zaman öyle yapalım. Akşam altı yedi gibi gelirim."
"Evden çıkarken ararsın beni."
"Tamam ararım. Öpüyorum kolay gelsin."
"Ben de öptüüüm."
Son zamanlarda oldukça fazla vakit geçirdiğim odamdan sıkılmış bir şekilde oflayarak çıktım ve kendimi çok daha mutlu hissettiğim saklı cennetime gitmek üzere bahçeye yöneldim. Resmen tüm herkes sözlenmiş gibi bir haftadır evden çıkmama izin vermiyordu. Yeryüzünde tek hasta olan ben değildim sonuçta. Bu kadar büyütmeleri hiç hoşuma gitmiyordu. Annem ısrarlarıma dayanamamış sağ olsun iki gündür bahçeye kadar çıkmama izin veriyordu.Kalın giyinmem şartıyla tabii ki.
Ah o gün,bir anlık yaptığım çılgınlık bir hafta boyunca evde tıkılı kalmama malolmuştu. Ama yine de unutamayacağım kadar güzel anlardı yaşadıklarım. Yağmur yağarken kendimi dışarıya atmak küçüklükten beri sürekli yaptığım çılgınlıklardan biriydi. Hasta olacağımı bilsem de asla bunu yapmaktan geri durmuyordum. Gönderdiğim mesajla Yağız da bana katılmış yağan yağmurun altında sırılsıklam olana kadar kahkahalarla dans etmiştik. Gecenin sonunda ateşler içinde yatan yine ben olmuştum. Ve bir hafta cezalı olarak evde tutulan da.
Yağız her gün ziyaretime gelmiş bir an bile yalnız bırakmamıştı. Bu ilgi alaka hoşuma gitmiyor değildi. Hatta Yağız'a da,"hep böyle hasta mı olsam acaba?"demiş olabilirdim.
Ancak iki gündür işleri yoğun olduğu için telefon dışında görüşememiştik. Bu kadar kısa zamanda özlemiş olmak şaşırtıyordu beni. Hemen hemen her günümüz beraber geçiyordu. İş çıkışlarında,hafta sonlarında birbirimize vakit ayırıyor ,ikimizin de daha önce görmediği yerleri keşfediyorduk. Bir ay değil de yıllardır birlikte gibiydik. Birbirimizin varlığına çok alışmıştık. Sanki tek vücutta iki ruhtuk.Hissettiğim duyguların verdiği mutluluğun yüzüme yansımasıyla ,gülerek çiçeklerimin yanına ulaştım. Akşama kadar oturup sıkılmak yerine toprakla,çiçeklerle uğraşmak daha iyi bir fikirdi.
Sırasıyla çiçekleri sularken gözüme orkideler çarpmıştı. Bir ay önce sevgimizin simgesi olarak Yağız ile birlikte ektiğimiz Orkidelere. Çiçek açmışlardı. Küçük bir fidanken şimdi büyümüş açtığı çiçekle benim de içimi çiçeklendirmişti. Büyük bir sevinçle cebimden çıkardığım telefonla fotoğrafını çekip şu notla Yağız'a gönderdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
General Fiction22 sene önce ezanla birlikte kulağa fısıldanan o söz, 22 sene sonra kendisini koruyabiliyor muydu? Ya da artık koruyabilecek miydi?