1 HAFTA SONRA
Ona en iyi gelen şey çiçekleriyle vakit geçirmekti. Kafasında dönüp duran düşüncelerden kurtulmak adına kendisini çiçeklerin arasına atmıştı. Yaklaşık üç saattir de elleri, üstü başı toprağa bulanmış bir şekilde zihnini susturmaya çalışıyordu. Günlerdir beklediği testin sonucu bugün eline ulaşacaktı. Bu yüzdendir ki evden ayrılmamış bedenen çiçekleriyle uğraşsa da zihni ve bakışlarıyla sürekli kapıdaydı.
"Yağızcığım, çiçeklerini benden daha çok sevdiğini düşünmeye başlıyorum artık." dedi Cansu Yağız'a yaklaşarak.
"Kaç saattir buradayım. Bir hoş geldin demedin."
Dalmış olduğu düşünceler duyduğu sesle kısa süreliğine uçuşmuş tebessümle ellerindeki toprağı silkeleyerek ayağa kalkmıştı. Hiçkimseye bir şey çaktırmamalıydı. Hele bu kişi faillerin en yakınlarındansa.
"Cansu hoş geldin. Hiç duymadım geldiğini kusura bakma. Uzun zamandır vakit ayıramamıştım. Bugün evdeyken bakımlarını yapayım dedim. "
"Hadi öyle olsun affettim. Ama yine de aynı düşüncedeyim. Çiçeklerini benden daha çok seviyorsun."
Yağız gülerek Cansu'ya doğru yürümüş oturması için koltukları işaret etmişti;
" Ben de senin hâlâ büyüyememiş küçük bir kız çocuğu olduğunu düşüneceğim. Geç otur ,ellerimi yıkayıp geliyorum."Cansu belli etmemeye çalışsa da Yağız'ın sözleriyle suratı düşmüş, son derece bozulmuştu. Sinirle saçlarını düzeltip Yağız'a baktı.
"Neden beni farketmiyorsun?" Diye mırıldandı.
Yağız ellerini yıkamak üzere çeşmeye yaklaşmışken açılan bahçe kapısıyla duraksadı. Gelen kişiyi görmesiyle hızla kapıya doğru yürüdü, ellerindeki toprağı umursamadan üzerine sildi.
Cansu'nun gördüğü hareket karşısında gözleri hayretle açıldı. Yağız'ın normal şartlarda yapacağı bir şey değildi bu. Üstelik çeşmeye birkaç adım kalmışken. Onu bu kadar paniklettiren, vakit kaybetmek istemezcesine acele ettiren şey neydi?
Merakla ayağa kalktı ve Yağız'a doğru ilerledi. Gelen kişi daha önce görmediği biriydi. Cebinden çıkardığı beyaz zarfı uzatmış, tokalaştıktan sonra arkasını dönüp evden çıkmıştı. Yağız da gergin bir şekilde elindeki zarfa bakakalmıştı. Anlam veremeyen bakışlarla, ne olduğunu anlamak istercesine Yağız'a seslendi.
"Yağız ,iyi misin ? Kimdi o?"
Cansu'nun sesi onu daldığı düşünceden uyandırmış gibiydi. Paniklese de bunu asla belli etmemeliydi. Zarfı cebine koydu ve soğuk kanlı olmaya çalışarak Cansu'ya baktı.
"İyiyim ,iyiyim. Şirketten bir çalışan. İmzalamam gereken bir evrak varmış onu getirdi. " dedi sakin bir şekilde.
"Ben kontrol edip imzalayayım. Kusura bakma lütfen."
"Yok ne kusuru çalış sen tabii. Ben de Nazlı ile vedalaşıp çıkarım zaten.Geç oldu."
"Peki nasıl istersen. Görüşürüz ."
Gülümseyerek arkasından el sallasa da Yağız'da tuhaf şeyler olduğunu hissetmişti. Onu bu denli acele ettiren evrak ne olabilirdi.
"Mutlaka ne olduğunu öğrenmem lazım." diyerek Yağız'ın peşinden gitti.
Yağız kalbi ağzında hızlı adımlarla çalışma odasına doğru giderken içinden dualar ediyordu. Ona en ufak bir zararının dokunmasını istemiyordu. İstediği tek şey gözlerine bakmaya bile kıyamadığı sevdiğini korumaktı. Ailesinden hatta gerekirse kendinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
General Fiction22 sene önce ezanla birlikte kulağa fısıldanan o söz, 22 sene sonra kendisini koruyabiliyor muydu? Ya da artık koruyabilecek miydi?