4.BÖLÜM/ BEN NERDEYİM???

614 147 58
                                    

Savaşsa savaş! Ne kaldı ki kaybedecek. En yakını'nın ihaneti başlatmadı mı zaten bu savaşı? Korkma, yıkılma... En kötüsü
neydi'ki ÖLÜM MÜ?

Onca olayın üzerinden sakin bir üç gün geçti. O üç gün, o kadar iyi gelmişti ki bana, adeta baştan yenilendim. Tabi geldiğim ilk gün pencerede gördüğüm şeyler ne kadar sakin olmama izin verdiyse. Onları gördüğümde bastığım çığlık tüm evi başıma topladı. Burdan gitmem gerektiğini tekrar ve tekrar söyletti. Onlar ise beni burdan göndermek için uğraştıklarını, benim için en güvenilir yerin bu ev olduğunu söylediler. Tabi peşimdeki canavarı ortaya katarsak haklı sayılırlardı.

O gün ormandan gelen uğultular aslında karanlık ruhlara aitmiş. Üzerlerindeki lacivert pelerin ve yüzlerinin görünmesini engelleyecek şapkalarıyla bu görüntünün altında daha neler var dedirtiyordu. Ayakları olmayan bu şeyler çok tehlikeli ve ölümcül varlıklar olup, fanilerin ve büyücülerin ruhlarını güç toplamak için kendi bedenlerine hapsediyorlarmış.

Bu olan herşey sanki birer rüyadan ibaretti. Anlamıyorum! Üç günde bu kadar çok olayı anlamdıramıyorum. Alışmak kabullenmek o kadar zordu ki... Hiç bu kadar güçsüz ve çaresiz hissetmedim Bu kadarı aklımın alabileceğinin kat ve kat üstünde. Umarım görüp göreceğim son ilginç şey olur. Hiç sanmıyorum Alin.
Dedi burdan gidelim diye ağlayan iç sesim.

Ruhlar, yaratıklar , büyücüler bilmediğim bir sürü varlığın olduğu dünyada sıkışıp kaldım. Evime nasıl dönecektim? Hiçbir soruma cevap bulamıyorum ve bu durum beni delirtiyor. Bildiğim tek şey ben bu dünyaya ait değilim...

Kapının tıklatılma sesiyle bölündü daldığım düşüncelerim. Şu an kimseyle konuşmak istemiyorum. Kapı tekrar tıklatılınca gözlerimi devirip, "Efendim" diye seslendim kapıdaki şahsa. Kapı yavaşça aralandı. İçeriye Yazgı ve Gediz girdi.

Bir bunlar eksikti!

"Alin, ayaklanmışsın iyi görünüyorsun" Gediz mahcup çıkan sesiyle konuşmayı başlatan ilk kişiydi. Konuşurken bana değil etrafa bakıyor. Neyse ki birileri yaptıklarından utanabilme yeteneğine sahip.

"Merhaba" diye devam etti Yazgı pişmanlık bulaşmış sesi ve burukça yaptığı gülümsemesiyle. Anladığım kadarıyla benden çekiniyorlardı tüm olanlardan sonra. Çekinsinler bir zahmet!

Ölüyordum onların yüzünden!

"Niye geldiniz yarım kalan işinizi halletmeyemi?"

Bana ait olmayan odada ki koltuktan kalkıp pencereye doğru gittim. Yüzlerini bile görmek istemiyorum!

"Özür dilerim" diye aynı anda konuştular. Hiç beklemediğim cevaba karşı yüzümü onlara döndüm. Birbirlerine baktılar önce, sonrada beni buldu mahçup bakışları.

Tabi ben bunları yer miyim? Yemem!

"İyi! Söyleyecekleriniz bittiyse çıkabilirsiniz!" Dedim elimle kapıyı gösterip.

"Bizi bir dinlesen... lütfen." Dedi Yazgı.
Kızıl saçları yine düzdü. Yeşil gözlerine çektiği siyah kalem göz rengini dahada belirginleştirmiş.

"Ben gerçekten sıkıldım. Sizi dinlemek istemiyorum. Lütfen çıkın odadan!"

Hiç kimseye güvenmiyorum!

"Peki..." Yazgının yanımdan uzaklaşmasıyla, içimi kemiren sorular ve birşeyler öğrenme iç güdüsü ile, kendime lanet okuyarak, merakımın daha ağır basmasından dolayı, ikisinide kapıdan çıkmadan durdurdum.

MÜHÜR +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin