5.BÖLÜM/KAYIP

451 130 63
                                    

Çoooook! Uzaklarda bir ülke varmış, diye başlayan masallar vardır ya. Kötü cadının prensesi öldürmeye çalışması, yakışıklı prensin onu kurtarması. Peki benim prensim kim? Bu masaldan kim kurtaracak beni????

Üzerimde ki v yaka göbeği hafif açık koyu kırmızı kazak ve bacaklarımı ikinci bir deri gibi saran siyah pantolon, sanki üzerime biçilmiş gibi vücuduma oturdu. Odada bulanan büyülü dolabın işiydi tüm bunlar. İçindeki kıyafetler hergün kendiliğinden yenileniyordu.  Kendime şöyle bir baktığımda hoşuma gitmişti üzerimdekiler. Saçlarımı da bağlayıp aynadaki yansımamı izledim bir süre.

Bir hafta daha geçirdim bu dünyada.

Bu bir haftada, yine odaya tıkıldım. O gün düşündüğüm, ama elime yüzüme bulaştırdığım sessiz sakin bir kız profili tamamen düşüncede kaldı. Aslında oluşturacaktım ama beni fazlasıyla sınadılar.

Bugün sabrım ve sinirim arasında yeni bir anlaşma yaptım. Eğer sinirim alevlenip ortaya çıkarsa, sabrım onu bastırıp, öfkeme yenilmeyecek. Baştan kaybediyorum. Öfkeme yenik düşüyorum sürekli. Ve buda hayata 1-0 geride başlatıyor beni. Çok düşündüm. Ne yapmam gerekiyor? Bu soruyu defalarca sordum kendime. Sabahlara kadar uyumadım bir cevap aradım aklımdaki çıkmazlara. Bir yolu olmalı. Burdan gitmenin bir yolu olmalı. Ve bu yol o Alek denilen sinir bozucu adamdan geçiyor.

Aynanın karşısından ayrılıp, dışarı çıktım kaldığım odadan. Uzun koridora girdim. Koridoru aydınlatan avizeler kasvetli eve daha çok karanlık katıyordu. Tüylerimi diken diken eden görüntüyü ardımda bırakmak için hızlıca merdivenlere ulaştım ve aşağı kata indim.

Mutfak kapısından girdiğimde Alek pencereden dışarıyı izleyip, kokusu tüm mutfağı hakimi altına almış kahveyi  yudumluyordu. Dışarıda yağan yağmur, cama vuruyor usulca. Ortaya çıkan hoş sesini içeriye kadar ulaştırıp, insanı tebessüme zorluyor. Üzerine giydiği kırmızı kazak ve siyah pantolon bana  ayak uydurmuş gibi. Bunu farketmemle kaşlarım çatıldı. Önce bana, sonra Alek'e döndüm. Arkamı dönüp üzerimi değiştirmek için gideceğim sıra,
"nereye?" Diye sordu?

Yok yok! Bu adamın bir yerlerinde gözü olmalı.

Yan dönmüş bedenimi tamamen ona çevirdim. Ama kapıda dikilmeye devam ettim.

"Odaya!" Dedim sanki bu lanet yerde başka nereye gidebilirim der gibi.

"Kahvaltını et önce."

Dışarıyı izlemeyi bırakıp yüzünü bana döndü. Elindeki kupayı masaya bıraktı ve bir sandelye çekip oturdu.Tıpkı benim az önce yaptığım gibi o da beni süzdü baştan aşağı.

Ne iğrenç bir kıyafet tesadüfü ama!

Seninle kahvaltı edeceğime ölürüm daha iyi!

"Olur" dedim masaya doğru ilerleyip. Tam karşısına geçip, oturdum.

Göz ucuyla masaya baktığımda, bir kuş sütü eksikti.

Hergün aynı donanımda. Neyle geçiniyor bu adam? Öğrendiğim kadarıyla, büyüyle yemek yapılmıyor.

Ben tabağıma birşeyler koyarken yine pür dikkat beni izledi.

Değişik bir insan pardon büyücü demek daha doğru olur.

İkimizdende çıt çıkmadı bir süre. Ben yemek yemeye çalışırken, o beni izliyordu. Elimdeki çatalı tabağa bırakıp, bende ona baktım.

"Yemek yerken izlenilmekten hoşlanam!"

Sürekli gözü üstümdeydi ve bu çok rahatsız edici.

"Yani?" Dedi hiç istifini bozmadan.

Masaya ellerimi koydum ve hafifçe öne doğru eğildim.

MÜHÜR +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin