En son mektubu aldıktan sonra, biricik hyunguma hemen cevap yazmak istedim. Ama, ne yazacağımı bilmiyordum. Doğruya, hafta içinde neler yaptığımdan bahsedebilirdim. Birazda kendimle ilgili minik sırlarımdan. Tae'ye bile anlatmadığım şeyleri Yoongi Hyung ile paylaşmak istiyordum. Piyano çalması beni çok mutlu etmişti. Çünkü, benimde müziğe ve dansa ilgim vardı. Belki, enstrüman çalamıyordum ama şarkı söylemeyi seviyordum. Hyunguma bunlardan bahsedebilirdim. Belki ilerde, Yoongi hyung, başarılı bir piyanist ya da başarılı bir müzisyen olabilirdi. O, piyano çalarken bende ona dansımla eşlik edebilirdim.
Bu sabah yine erkenden kalktım ve okula gitmek üzere hazırlandım. Gece pek uyuyamadığım için, çok uykum vardı. Bütün gece, Yoongi hyungu ve piyano çalışını hayal etmiştim. Nasıl birisi olduğunu bilmiyordum. Uzun mu kısa mı, zayıf mı kilolu mu? Ses tonu nasıl mesala? Piyano çaldığı gibi şarkıda söylüyor mu? Acaba, bir gün karşılaşırsak, yüz yüze yani, anlaşır mıydık, beni sever miydi? Biraz daha oyalanırsam, benim minik kıskanç kaplanım yine bana küsecekti. O yüzden, hızlıca evden çıktım ve sitenin çıkışında Tae ile buluştum, ama benimle konuşmuyordu.
"Hey, şapşal, hala küs müsün bana. Bende bekleyeceğim diye mesaj atınca kızgınlığın geçtiğini sanmıştım. Derdin ne senin?" "Asıl senin derdin ne Jiminah? Tanımadığın birisini neden bu kadar önemsiyorsun? Daha birkaç defa mektuplaştınız diye, hayatının merkezine koydun onu." "Onu tanıyorum, tamam mı. Belki görmedim, ama çok nazik ve iyi bir insan olduğuna eminim." "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" "Hissediyorum Tae ve elimde değildi, onu çok merak ediyorum, onunla yazışmak için sabırsızlanıyorum." "Pekala, sen bilirsin Jiminah."
Okula biraz geç kalmıştık. Ama şansımıza hoca henüz derse girmemişti. Matematik dersindeydik, öğretmenimiz harika biriydi ama ben matematikten pek anlamıyordum. Yoongi hyungun dersleri nasıl acaba diye düşündüm? Okulda nasıl bir öğrenci? Çalışkan mı yoksa dersleri pek umursamayan haylaz bir öğrenci mi? Yine onu düşünmeye başlamıştım. Tae haklıydı sanırım ama elimde olan bir şey değildi. Acaba, gün içinde ben onun aklına geliyor muyumdur diye düşündüm. Sanırım, Cumayı bekleyemeyecektim, hyunguma bugün cevap yazacaktım. Ama, daha ilk dersteydik ve eve gitmeme çok vardı.
Matematik dersinden sonra, diğer derslerde de aklım ondaydı. Dersleri dinlemek için kendimi zorluyordum ama olmuyordu. Üstelik çok uykusuzdum ve derslere adapte olamıyordum. Öğle arasından önce yine matematik dersindeydik. Bay Kim tahtaya bir soru yazdı ve cevaplamak içinde beni seçti. İlk derste, bu soruya benzer bir soruyu cevaplamış ve bize formülleri vermişti. Ama, dedim ya ben derslere konsantre olamamıştım ve matematik dersini pek sevdiğimde söylenemezdi. Tahmin edileceği üzere soruyu cevaplayamadım ve Bay Kim'den tüm sınıfın önünde güzel bir azar yedim. Ders bitmiş, Tae ile kantine gidiyorduk. Tabi bizimki yine somurtuyordu. "Hey, yine ne oldu Tae?" "Bana değil, asıl sana ne oldu? Aklını başına topla yoksa başkalarının önünde azarlanmaya devam edeceksin." "Benim aklım başımda salak, sen kendine bak" diyerek, hızlıca yanından ayrıldım. Evet, kırılmıştım, öğretmenim, tüm sınıfın önünde rezil etmişti beni ama umurumda değildi.
Öğleden sonraki derslerde, Bay Kim'in yüzüne bakamadım, kendisi sınıf öğretmenimizdi ve tüm derslerimize o geliyordu. Tae ile de konuşmamıştık, ikimizde birbirimize çok kızgındık. Hoseok, aramızın bozuk olduğunu anlamış ve nedenini sormuştu ama cevap vermedim. Birde ona dert anlatmak istemiyordum. Son dersten sonra, çantamı alıp, koşar adım sınıftan çıktım. Tae'yi beklemek istemedim. Hemen eve gidip hyunguma yazmak ve tüm sıkıntılarımı onunla paylaşmak istiyordum.
Eve vardığımda, zili çaldım ama açan olmadı. Çok şanslıyım diye düşündüm ve hemen anahtarlarımı çıkarıp kapıyı açtım. Banyo da elimi, yüzümü güzelce yıkadıktan sonra hemen odama geçtim ve üzerimi değiştirdim. Daha sonra da biricik hyunguma, mektup yazmak üzere çalışma masama geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters that cannot be sent/Yoonmin
RomanceJimin, Busanlıydı ve ailesi ile birlikte Busan'da yaşıyordu. Jimin'in sınıf öğretmeni, sosyal medyanın ilişkileri yozlaştırdığından şikayetçiydi. Bir gün öğrencilerine, kendisinin küçükken bir mektup arkadaşı olduğundan ve kendisiyle hala görüştüğün...