I will be back for you

73 8 6
                                    


Yoongi'nin mektubunu aldığından beri kendine gelememişti Jimin. Minicik kalbinde, biricik hyungu için büyük bir keder taşıyordu. Ona yardım etmek, iyileşmesi için destek olmak istiyordu. Bunu da ancak, mektuplar aracılığı ile yapabilirdi ama ne yazacağını bilmiyordu. Eline aldığı her kağıda birkaç satır yazdıktan sonra, gözyaşları içinde kalıyor, ne yazacağına bir türlü karar veremiyordu. O kadar üzgün o kadar mutsuzdu ki okula bile gitmek istemiyordu. 

Ailesinin ve hyungunun ikna çabaları sonucunda, 2 haftadır gitmediği okula gitmeye karar verdi. Her sabah olduğu gibi Tae, yine sitenin çıkışında bekliyordu ama Jimin onun yüzüne bile bakmadı. Çok kırılmıştı en yakın arkadaşına. Ne o, ne de Hoseok onu anlamıyordu. Jimin önde Tae hemen arkasında sessizce okula doğru ilerlediler. Okula vardıklarında hemen sırasına geçti Jimin. Kimseyle konuşacak mecali yoktu. Dersleri sessizce dinledi, not almaya çalıştı. Tae ve Hoseok onunla konuşmaya çalışsa da karşılık vermedi. Sonra öğle arasında Jin hyungu geldi yanına. "Jimin, hadi beraber yemek yiyelim, hem sana bir sürprizim var." dedi. Jimin günlerdir doğru düzgün yemek yemiyor, üzgün bir şekilde evin içinde dolaşıyordu. Hyungu tabi ki bu durumun farkında olduğu için kardeşini neşelendirmek için uğraşıyordu. 

Jimin, hyungunun teklifini kabul etti. Öğle yemeğini beraber yediler. Yemekleri bittikten sonra, "sürprizin ne hyung?" diye sordu. Jin de hemen cebinden üzerinde gönderen kısmında Min Yoongi yazan zarfı Jimin'e uzattı. Jimin, mektubu abisinin elinden hızlıca alarak, hyunguna teşekkür ederek, sessiz bir köşede mektubunu okumak üzere, okulun bahçesine çıktı. Bir ağacın altına oturdu ve acele ile zarfı açtı ve okumaya, okurken de ağlamaya başladı.

Merhaba Jimin,

Sana son mektubumu göndereli 20 gün oldu. Senden cevap bekledim ama maalesef beklediğim gibi olmadı. Her hafta yazacağına söz vermiştin oysa. Mektupta da yazmıştım, senin yazdığın şeyler beni mutlu ediyor demiştim. Ama, sanırım sen benimle uğraşmak istemiyorsun. Ben, bunu anlıyorum ve sana kızmıyorum. Sadece sana son bir defa yazmak istedim. Ben, tedavi için, ailemle Amerika'ya gidiyorum. Sanırım uzun bir süre orada kalacağım. 

Gitmeden önce seni görmeyi çok istemiştim Jiminah. Bana yazmış olsaydın eğer bu mektup sana son mektubum olmayacaktı. Daeguya yanıma gelmen için, mektubumla birlikte tren bileti de gönderecektim. Biliyorum ailen tek başına gelmene izin vermezdi o yüzden, hyungunla gelirsin diye iki bilet yollayacaktım ama sanırım buna gerek kalmadı. 

Aslında böylesi daha iyi oldu. Sadece birkaç haftadır tanıdığın, adı ve yazdıkları dışında hiçbirşeyini bilmediğin hasta bir çocuk için üzülmen saçma olurdu zaten. Ama dedim ya ben seni görmeden çok sevdim ve senin de beni sevdiğini zannettim. Mektubum eline ne zaman ulaşır bilmiyorum ama ben  Çarşamba günü Amerika'ya gidiyorum. Kısa süreli mektup arkadaşlığın ve güzel sözlerin için teşekkür ederim. Tekrar söylüyorum, sana kızgın değilim ve seni çok seviyorum. Kendine çok iyi bak minik meleğim.

Hoşçakal.

Min Yoongi

Jimin gözyaşları içinde bitirdi mektubu. Hyungu onu uzaktan izliyordu, arkadaşları da öyle. Üçü de hemen yanına koştular, Jin kardeşine sarılıp, gözyaşı döken kardeşinin saçlarına öpücükler kondurdu. "Ben, çok kötü biriyim hyung, onu yalnız bıraktım. Ona, herhafta mektup yazacağım diye söz verdim ama yapamadım. O, gidiyor hyung, beni bırakıp tedavi için Amerika'ya gidiyor. Kalbim, çok acıyor, canım yanıyor hyung. Hastalığını önemsemediğimi onun için üzülmediğimi düşünerek bana kırgın, üzgün, ayrılacak Kore'den. Çarşamba günü gideceğini yazmış mektupta hyung ve bugün çarşamba. Ben, ben onu çok kırdım. Kendimden nefret ediyorum. Hastalığı yetmezmiş gibi birde ben üzdüm onu." dedikten sonra hyugunun kollarında ağlamaya devam etti Jimin. Tae ve Hoseok'da çok üzülmüştü Jimin'in bu hallerine de Yoongi'nin hastalığına da. 

Letters that cannot be sent/YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin