Musluğu açıp yüzüme bir su çarptım. Su beni rahatlatıyordu. Daha sabah banyo yapmama rağmen, bir daha duş almak istemiştim. Girerken kapıyı kilitleyip girdiğim için biraz daha güvende hissediyordum. Tabi ki kapıyı kırıp içeri girebilirdi ama en azından o girene kadar kenimi toparlayabilirdim.
Avucuma doldurduğum suyu bir daha yüzüme çarpıp suyu kapattım. Yanda duran havluyu o kullandığı için havluyu kullanmayı reddedip havlu kağıt ile yüzümü kurulayıp çöpe attım.
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Pusat'ın koltuğu kenara ittiğini gördüm. Salonun ortasını açmıştı ve bir işler planlıyor gibiydi. Bana göz ucuyla bakıp koltuğu bir kez daha itti. Ben ona aldırmadan odama yürümeye başladım.
"Bekle." dedi düz bir sesle. Tam yanındayken dişlerimi sıkıp durdum. Yeterince bitirmişti beni, hâlâ ne istiyordu.
"Geçen gün sen dövüşürken izledim de, bazı hareketleri biliyorsun.." dedi koltuktan ayrılıp yanıma gelirken. Ben kaşlarım çatık bir şekilde onu izledim.
"Ama yanlış biliyorsun." dedi gözlerimin içine bakarken. "Sana kendini savunma yöntemlerini göstereceğim."
"Neden?" ifadesiz bir şekilde söylendiğimde gülümsedi.
"Kükremen için." dedi ve ardından tişörtünün eteklerinden tutup çıkardı.
"Çıkar sende üstünü." tişörtünü kenara atarken konuştu. Ben kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır." dediğimde keskin bakışlarını bana çevirdi.
"Ozan." evet ciddi olduğu zamanlar içindeki gerçek şeytanı ortaya çıkarıyor gibiydi.
Gözlerinin içine sinirle bakıp üzerimi çıkardım. Tişörtü hırsla kenara atarken onun dudaklarının kenarı kıvrılmıştı.
Onun kaslı vücuduna kıyasla benim vücudum bir çocuğun vücudu gibi duruyordu. Ve bir an elimle vücudumu kapatasım gelmişti.
"Evet, gel yanıma.." dediğinde kafamı yere eğerek yanına gittim.O da önümde duruyordu.
"İlk önce özgüvenli ol, kaldır kafanı." dedi otoriter bir sesle. O dediği anda kafamı kaldırıp yüzüne baktım.
"Dövüş anında nasıl kurtulacağına adapte olma, nasıl alt edebileceğine odaklan." dediği elini hafifçe kaldırdı.
Yüzüme bir yumruk atacağı sırada son anda geri çekildim. Ama o seri bir hareket ile kolumu ters çevirdi ve sırtımı göğsüne yasladı.
"Reflekslerin kuvvetli olmalı. Bakma saf saf etrafına." sert sesiyle konuşup birden beni itti.
Birkaç adım atıp dengemi sağladıktan sonra kolumu tutarak ona kaşlarım çatık bir şekilde baktım. O da gözlerimin içine ifadesizce bakıyordu. Yeniden iki elini yüz hizzasında kaldırdı.
"Saldır." dediğinde dişlerimi sıktım.
Sinir tüm vücuduma yayılırken kolumu bırakıp tamamen ona döndüm ve art arda yumruklar atmaya başladım. Ama o çevik hamlelerle yumruklarıma engel oluyordu.
Burnumdan soluyarak yumruklarımı sıralarken, en sonunda yeniden kolumdan tutup beni hızla itti. Boğazımdan öfkeli bir hırıltı yükselirken omzumun üzerinden ona baktım yeniden.
"Dikkatini topla ve yeniden saldır küçük aslan." dedi yeniden.
Yumruklarımı sıkıp yeniden üzerine atıldım. Yine yumruklarımı tutabiliyordu. Hızlı hızlı hareketler yaparken bu sefer iki yumruğumu birden tuttu.
"Biri seni tuvalet köşelerinde sıkıştırırsa ölümü düşün..." dediğinde gözlerimi irileştirip ona baktım. Sinirli görünüyordu. "Ama onun ölümünü."
Beni yeniden itti, ama bu sefer büyük bir sinirle ittiği için dengemi toparlamakta biraz zorlamıştım. Bahsettiği şeyi dile getirmesi, nefesimi hızlandırırken o bu sefer üstüme geldi.
"Dikkatini ver." dediği anda yumruğunu bana geçirecekken, ani gelen bir şeyle karnına tekme attım. Fiziksel olarak etkilediği pek söylenemezdi ama onu durdurmuştu. Dudağının kenarı kıvrıldı.
"Aferin."
Ben nefes nefese yüzüne bakarken, bu sefer bana saldırmadan bir şeyler anlatmaya başladı. Kim olduğu, ne olduğunu umursamadan sadece anlattığı şeylere dikkatimi verdim.
Ezbere değil, ani gelişen olaylara odaklanmam gerektiğini öğretip, bileklerimi iyi kullanarak nasıl yumruk atabileceğimi ve tekmeleri tek tek gösterdi.
İkimiz de ter içinde kalmışken, yeniden ona yumruklar atmaya çalışıyordum ve o da çevik hareketler ile kurtuluyordu. Ama o kurtuldukça ben daha çok sinirleniyordum.
Boğazımdan yine öfkeli bir hırıltı yükselirken hızlı hızlı vurmaya çalıştım, ama kolumdan tutup bir bacağını bacağıma doladı.
Beni yere yatırırken, bileğimden tutup başımın üzerinde sabitledi. Ben ondan kurtulmak için biraz dirensemde güçlü vücudunun altından çıkarmıyordum.
Bana yukarıdan bakarken yine gülümsüyordu ve bense ona huysuzca bakıyordum.
"Bebek.." dedi gülümseyerek. "Tam küçük bir bebeksin."
Çeneme ufak bir öpücük kondurdu, ama o kadar yavaş öpmüştü ki bir an dudaklarını hiç çekmeyecek sanmıştım.
Kafasını kaldırıp yeniden yüzüme baktı, gülümsemesi gözlerine ulaşmıştı. İlk defa samimi bir şekilde gülüyordu sanki. Bir daha eğilip bu sefer boynumdan sesli ve sert bir şekilde öpüp bileklerimi bırakarak ayağa kalktı.
"Hadi küçük aslan, devam." dedi elini bana doğru uzatarak.
Birkaç saniye yüzüne baksamda ardından elini tutmayı reddedip yerden destek alarak ayağa kalktım. O hiç aldırmadan elini geri çekti.
Bana yeniden döndüğünde, saldırmamı bekliyordu. Yeniden ona saldırırken benim en iyisini öğrenene kadar hiç durmadan devam edeceğimizi anlamıştım.