41- AWARE

11.2K 699 97
                                    

Aware; Olağanüstü bir güzelliğin kısa bir anının içimizde yarattığı his anlamına geliyor.

Pusat yine arabanın içinde yüksek sesle müzik dinlerken diğer yandanda mırıldanıp ritim tutuyordu. Bugün bir yüzük takmıştı ve eli o yüzükle oldukça güzel duruyordu.

Yüksek ses artık başımı ağrıtırken radyoya uzanıp sesi baya bir kıstım. Nasıl bu kadar uzun süre yüksek sesle müzik dinleyebiliyordu anlamıyordum.

"Küçük aslan aynı babaanem gibisin." dedi eli havada kalmışken. Daha sonra şaşırmış bir ifadeyle bana döndü. "Aa biliyor musun babaanemi ben öldürmedim."

Evet normalde öldürdüğü kişilere şaşırması gerekirken, öldürmediği kişilere şaşırıyordu.

"Nasıl ya, inanamıyorum." dedim alayla.

"Ben doğmadan önce ölmüş." dediğinde kafamı tabi yaa diyerek salladım.

Kendi doğumundan bahsettiğinde değişik hissetmiştim. Ben onu ölümsüz ve uzun yıllardır yaşayan biri gibi hayal ediyordum. Yani beynime öyle işlenmişti. Sanki o hiç çocuk olmamıştı, sevgi görmemişti. Hatta belki kimseyi sevmemişti.

"Yeni kurbanın bizi uğraştıracak gibi. Tatil yapmak nedir yahu bu soğukta." dedi sıkıntılı bir sesle.

Yeni bir kurbanımız vardı ve şehir dışından uzakta bir yerdeydi. Bakışlarımı camdan dışarı çevirdim. Etrafta sadece kar vardı ve karların içinde uzun büyük gövdeleri ile ağaçlar ayakta durmaya çalışıyordu. Dallarında büyük kar topluluğu oluşmuştu.

Birden arabadan büyük bir ses geldi ve sallandı. Kaşlarım çatılırken Pusat'a döndüm. O anında yüzüklü elini bana doğru uzatmıştı, kaşları çatık bir şekilde dikiz aynasından arkaya ve sağa sola bakıyordu.

"Ne oldu?" diye sordum. Beni korumak için uzattığı elinden sıkıca tuttum. Parmaklarımızı birleştirdiğimde o hâlâ bakınıyordu. Ardından araba bir daha sallanıp durdu. Tekerlerde sorun vardı.

"Sanırım tekerler patladı." dediğinde arabayı durdurdu.

"Yedek lastiğin var mı?" dediğimde gülümsedi.

"Bebeğim sence ben boş yola çıkar mıyım?" soru sordu ama cevabını beklemeden sıkı sıkı tuttuğum elini kendine yaklaştırdı ve parmaklarımı öptü.

"Küçük bebeğim.." diye mırıldandı kendi kendine ve ardından elimi bırakıp kapıyı açtı.

"Montunu giyinmeden dışarı çıkma." dediğinde kafamı salladım.

"Tamam."

O çevik bir hareketle dışarı çıkıp etrafına bakındı. Ardından arabanın arkasına gitti. Kapıyı açık bıraktığı için soğuk anında vücuduma vurmuştu.

Arkada duran montumu alıp üzerime geçirdim. Aslında soğuk bana biraz daha iyi geliyordu, hissetmemi sağlıyordu. Ama hasta olup şeytanın yakınmalarını dinlemek istemiyordum.

Kapıyı açıp dışarı çıktığımda etraf aşırı derece ıssızdı ve normalde bunun bana huzur vermesi gerekirken içimde büyük bir huzursuzluk vardı.

"Nasıl olmuş bu böyle..." Pusat'ın mırıldanışını duydum. Görünmüyordu, muhtemelen edilmişti.

Birkaç saniye sonra ayağa kalkıp bagajı açtı. Kapak onun yüzünü ve boyunu tamamen kapatınca yanına gitmek için hareketlendim.

Tam bir adım atacaktım ki, kafamda hissettiğim soğukluk ile kaşlarım çatıldı. Bu metalik hissi biliyordum. Daha sonra ise emniyetin açılma sesi geldiğinde daha iyi anlamıştım.

Kafama dayanan silah ile tam bir hamle yapıp silahı alacaktım ki kolumun iki yanından tutuldum. Nefesim hızlanmıştı.

"Pusat!" dediğimde arkamda kaç kişinin olduğunu bile bilmiyordum.

Pusat bagajın arkasından çıkıp kaşları çatık bir şekilde baktığında gözleri yanımdaki adamlarda gezindi. Büyük bir sinirle adım atacaktı ki arkasından ağaçların kenarından kar maskeli üç adam daha çıktı.

"Arkanda!" dediğimde arkasını döndü ama adamlar aşırı derecede çevikti.

Pusat'ın üzerine atılıp onu tutmaya çalıştılar ama o kendisini tutmaya çalışan adamları sert yumruk ve tekmelerle engelliyordu.

Hiç kimsenin ona gücü yetmezdi.

"Eğer rahat durmazsan, Ozan ölür." arkamda her kim varsa kalın sesiyle konuştuğunda Pusat bakışlarını bizim yöne çevirmişti.

Dikkati dağılmıştı. Durmuştu. İlk defa.

Vurduğu adamlar anında onu yakalarken sıkı sıkı tuttular. Dişlerimi sıktım. Korkunun vücudumu ele geçirmesine engel olmaya çalıyordum.

"Korkma, ben buradayım." dedi sakin olmamı istermiş gibi güven dolu bir sesle.

O her zaman yanımdaydı.

Adamlardan biri cebinden bir iğne çıkardığında Pusat hâlâ benim gözlerimin içine dudakları hafif aralık bir şekilde bakıyordu.

"Pusat, iğne..." diyebildim sadece. Pusat kaşlarını çatıp kafasını yana çevirdi ama aynı saniye boynuna iğne saplanmıştı. Yüzünü buruşturdu.

"Ulan bu ok zehirli işte, atmayın artık bunu ya..." diye söylendi çatık kaşları ile.

Aynı saniye benimde boynuma bir iğne saplandı. Ağzımdan ufak bir inleme çıkarken, yüzümü buruşturdum.

Saniyeler sonra gözlerim yavaşça kapanırken, bilincimi kaybetmiştim.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin