Boynumdaki yoğun ağrı ile gözlerimi yavaşça açtım. Gördüğüm ilk şey beyaz tavandı. Yüzümü buruşturup elimi boynuma götürmek için kaldıracaktım ki hareket ettirdiğimde büyük bir acı hissettim. Metal bir ses çıktığında kaşlarımı çatıp karnımda duran bileklerime baktım. Kelepçeliydi.
Aklıma en son yaşadığım şeyler gelirken kalbim hızlanmıştı, etrafıma baktığımda bir odadaydım. Perdeler çekiliydi, dolap ve bir koltuk vardı sadece odada. Kalbim göğüs kafesime dar geliyormuşcasına atmaya başlamıştı.
"İmdat!" diye bağırdım çatallaşmış sesimle. Olduğum yerde biraz dikleştim. Ayağa kalkmam oldukça zordu. Ayağımda bağlanmıştı.
"Yardım edin!" diye bağırdım tüm gücümle.
Birden kapı açıldığında, Pusat'ı gördüm. Üstünde bir şey yoktu, altında ise siyah bir pantolon vardı. Bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.
"Sessiz ol biraz, komşuları rahatsız edeceksin!" dediğinde ağzım aralık bir şekilde ona bakıyordum. Ne diyordu bu adam?
"Sen.. neden?" diye sorduğumda birkaç adım atarak yatağın başında durup yüzüme baktı. Şimdi yalancı sınırı geçmişti, gülümsüyordu.
"Bırak beni." az önceki bağırışım yerini kısık bir yalvarmaya dönüşmüştü.
"Tamam." dediğinde afallayarak yüzüne baktım. Kafasını salladı.
"Yaa beklemiyordun değil mi?" dedi ardından alayla sırıtarak. Nemli saçlarını eliyle dağıtıp yatağın ucuna oturdu. "Ben o kadar masraf yapıp seni kaçırayım, senin yaptığına bak."
Sanki yaptığı bir yemeği beğenmemişim gibi söyleniyordu.
"Neden yaptın bunu?" diye sordum dolu gözlerim ile yüzüne bakarken. Olayın garipliği beni de içine çekmişti. Konudan konuya geçiyordum. Karnım kasılıyordu korkudan.
"Çünkü babandan nefret ediyorum." dediğinde onunda ciddiyete döndüğünü anlamıştım. Gözlerimin içine nefret ile bakıyordu. Gözlerim irileşti.
"Ama senin onun arkad-"
"Bu planım için mecburen ona yakın oldum. Ne kadar zor oldu bir bilsen..."
Düşündüm, babam onu yıllar sonra ilk defa bir ay önce görmüştü. Polislikten atılan arkadaşını arkadaşı ile görüştüğünü, onu ne kadar sevdiğini anneme anlatıyordu. Bir abi gibi davranıyordu daha doğrusu.
"Babam s-seni çok seviyordu. Neden ondan nefret ediyorsun?" diye sordum sesimin titremesine engel olamayarak. Oturduğu yerde vücudunu tamamen bana çevirdi, gözlerinde sinir vardı.
"Neden mi?" diye sordu kızgınlıkla. Sanki aklına bir şeyler doluşuyor gibiydi. "Neden mi!"
Onun bağırışı ile ağzımdan korku dolu bir nida döküldü ve yerimden sıçradım. Biraz ondan uzaklaşmak istemiştim ama tabi ki imkansızdı, yerimden bile kıpırdayamıyordum. O gözlerini sonuna kadar açmış sinirle üzerime eğildi.
"O orospu çocuğu baban, annem ve babamı polis kimliğini kullanarak katlettiği için olabilir mi!" yeniden bağırmıştı.
Gözlerim sonuna kadar açtım, babam böyle bir şey yapmazdı. Sert biriydi ama böyle bir şey yapmazdı.
"Hayır... babam yapmaz.." dedim dehşetle. O gözlerimin içine baktı ve ardından sinirle gülümsedi.
"Yaptı." dedi kafasını sallayıp. Boynundaki damar çıkmıştı. Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır." dediğimde sinirle dişlerini sıktı. Gözümü ondan çektim. Ağzımı aralayıp derin bir nefes aldığımda iç çektim. Ağlıyordum.
"Göreceksin bunu ufaklık." dediğinde burnumu çekip yüzümü buruşturdum, daha sonra yutkunup ona döndüm.
"O bir polis, böyle bir şey o-olsa gözden kaçmazdı. Adalet-"
"Adalet diye bir şey yok." dedi sert sesiyle lafımı keserek. "Bu yüzden ben de kısasa kısas yapıyorum."
Daha önce filmlerde ve kitaplarda gördüğüm bu durum başıma gelince, ne yapacağımı bilemeden öylece kalmıştım. Yalvarmam mı gerekiyordu?
"Benim bir suçum yok, ben suçsuzum." dedim ağlarken. Gözlerimin içine baktı yeniden sıkılı dişleri ile.
"Benim bir suçum yok." bu sefer fısıldamıştım. Gözlerine bir hüzün, daha doğrusu bir öfke çökmüştü.
"Benim de yoktu." dediğinde sesi titredi. Az önce bağıran adam yok olmuştu. Bir çocuk gibi gözlerimin içine dolu gözleri ile baktı. Afallayarak yüzüne baktım.
Yutkundu, nefes seslerinden başka bir sesin olmadığı odada yankılanmıştı sanki. Derin bir nefes alıp kafasını eğdi.
"Annem ve babam zalimce katledilirken benim de bir suçum yoktu." diye tekrar etti. Aralık olan ağzımla onu izliyordu. Kalbime bir acı saplanmıştı.
"Kimsesiz kaldığımda, onları özlediğimde bir mezar taşına sarıldığım zaman da suçum yoktu."
Burnunu çekip kafasını daha çok eğdi. Vücudu titreyip kısık kısık sesler geldiğinde ağladığını anlamıştım. Dudaklarım bükülmüş bir şekilde ona bakarken, yaşadığım bu durum kalbime fazla gelmişti.
"B-ben.." dedi vücudu titrerken. Birkaç saniye daha öylece durup birden dikleşti. "Yok, yapamıyorum." alay dolu bir sesle bana doğru döndüğünde afallayarak yüzüne baktım.
"Biraz daha çalışmam lazım."
Yüzünde muzip bir ifade vardı. Kaslarım çatık bir şekilde yüzüne bakarken dudağını yalayıp kafasını iki yana salladı.
"Hadi bak sesini çıkarma, bende gidip babacığına bakayım. Delirmiştir şimdi." eğlenerek konuşuyordu. Ayağa kalktığında irkilip biraz geri çekilmeye çalıştım.
O saçlarını düzeltip bir ıslık çalarak odadan çıktığında ben hâlâ şok olmuş bir şekilde arkasından bakıyordum.