Kapının önünde duran adam beni fark ettiğinde irkildi, benim ondan korkmam gerekirken o benden korkuyordu.
"Ozan.." dedi Pusat ilerlerken, benim elim ayağım titrerken ona cebap vermedim. O umursamaz bir şekilde bana döndü ama ardından telaşlandı.
"Bembeyaz olmuş lan.." dedi hızla yanıma gelirken. Gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.
"Ne oluyor? Kim bu çocuk?" dedi babası içeri girerken. O içeri girince ben geriye doğru bir adım attım.
"Gel, korkma." dediğinde yaşlı adamdan korktuğumu düşünüyordu ama ben aslında ondan korkuyordum.
Gülerek beni kendine çekti ve belimden sıkıca tuttu. Bir bebeği sararmış gibi beni sardı, yaşlı adam bize garip bakışlar atıyordu.
"Baba, çekil çocuğun önünden." hâlâ gülüyordu. Bakışlarımı Pusat'a çevirdim.
"S-sen yalan mı..." devamını getirememiştim. Yüzündeki ifade saniyeler içinde değişti. Şimdi gözlerimin içine derin bir şekilde bakıyordu.
"Bana inanma küçük." dehşet içinde yüzüne bakıyordum. Ben neyin içine düşmüştüm böyle?
"O zaman beni neden.. neden kaçırdın?" babası hâlâ bize garip bakışlar atıyordu. Kaçırma lafını duyunca ise dişlerini sıktı ve derin bir nefes alıp koltuklara ilerledi.
"Anlayacaksın." dedi ve belimden çekip ilerletti beni. Ona engel olamıyordum, hiçbir şey yapamıyordum.
Koltuklara ilerlediğimizde beni oturttu ve yanımada kendisi oturdu. Sanki her şey normalmiş gibi sehpada duran sigarasına uzandı. Babası ve ben ona garip bakışlar atıyorduk.
Sigarasını yakıp bir duman çekti içine ve ardından bakışlarını kaldırıp bir ona bir bana baktı. Bir şey unutmuş gibi parmaklarının ucunu kafasına vurdu.
"Tabi sizi tanıştırmadım ben.." dedi ve bana döndü.
"Bak bu benim babam, bazen ölüp diriliyor. Ama çoğunlukla benim ölmemi istiyor. Öyle ölüm kalım savaşı var aramızda." dedi sigaralı elini hafifçe babasına doğru uzatıp bana gülümseyerek tanıştırırken. Ben kaşlarım çatık bir şekilde dediklerine odaklanmıştım.
"Babacım, Ozan ise..." dedi elini kendine çekip sigarasından ufak bir nefes alıp. "Torunun." dediğinde bu sefer ikimiz birden şok olmuştuk.
"Ne diyorsun sen?" dedi korkarak. Pusat gülerken dumanı yavaşça ağzından bıraktı.
"Şaka şaka, gül diye." dediğinde adam sanki boğulurmuş gibi bir derin nefes alıp kravatını biraz daha gevşetmeye çalıştı.
"Pusat sen ne yapıyorsun? Zıvanadan çıktın iyice. Yeter." dedi babası, sözleri sert olsa da yumuşak bir şekilde konuşmaya çalışıyordu.
"Bunun için mi buraya geldin?" dedi bana biraz daha yanaşıp boynumdan öperken. Ben kendimi çekerken babası kaşlarını çattı, gözleri ikimizin arasında gelip giderken babası sanki bu en son pronlemmiş gibi sinirli bıkmış bir şekilde Pusat'a baktı.
"Evet, artık durman için geldim." dedi sinirle. "Dur artık."
"Off hep aynı şeyler." dedi umursamaz bir şekilde. Bu sefer kafasını omzuma yasladı.Ben ise kıpırdamadan olan biteni izliyordum.
"Pusat!" diye bağırdı sabrı taşmış bir şekilde. Ben yerimden sıçrarken, Pusat gözlerini babasına dikti ve kafasını yavaşça kaldırdı.
"Çağan.." uyarı dolu sesi ile birden adamın sinirli yüz ifadesi yerini korkuya bıraktı. Bakışlarını anında çekip boşluğa irileşmiş gözleriyle bakmaya başladı.
Pusat ayağa kalktı ve sigarasından bir duman daha çekip sehpanın üzerine öylece bıraktı. Babasının yanına giderken, aşırı yavaştı ama adam çok korkuyordu.
Babasının önüne gidip yüzüne eğilip baktı. Ama babası onunla göz göze gelmemeye çalışıyordu. Bu görüntü beni daha fazla dehşete düşürmüştü.
"Bana karşı mı çıkıyorsun?" sakin ama tehlikeli bir sesle sormuştu. Babası kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır." dedi sadece. Pusat anında sırtını dikleştirip kafasını kaldırdı ve boynunu sağa sola oynattı.
"Aferin." dedi ve yeniden sehpaya doğru yürüdü. Sigarasını eline aldı.
"Bu arada, gönderdiğin son adamı gömerken aşırı zorlandım. Bundan sonra biraz zayıf kişileri beni öldürmeleri için gönder, belim kırılıyordu taşıyana kadar." sıradan bir şey söylermiş gibi. Koltuğun önüne geçti.
"Ben göndermedim." dedi adam telaşlı bir şekilde. Ama ben bile anlamıştım onun gönderdiğini. Yutkundum, oğlunu öldürmek için adam tutmuştu demek.
"Yalandan hiç hoşlanmam." dediğinde bana gülümseyerek göz kırptı. O ıslık çalarak mutfağa giderken, babası ile göz göze geldim. Çok... korkak bir şekilde bakıyordu.