12- TELEFON

18.8K 1.1K 74
                                    

Bir telefonun zil sesiyle gözlerimi aralarken, beni saran kolların farkına yeni varmıştım. Pusat gözlerini açıp beni görünce irkildi.

"Kokuttun." dedi kendi kendine gülerek. Ben ondan geri çekilmeye çalıştım ama avuç içiyle gözlerini ovarken belimden sıkıca tutmuştu.

"Hangi hadsiz bu saatte arıyor." diye mırıldandı. Yatağın içinde telefonu aradı, daha sonra elini cebinin eşofmanına atıp telefonu çıkardı. Ekrana baktığında hafifçe gülümsedi.

"Baban arıyor." dediğinde gözlerimi büyüttüm. Telefon kapandığında beni yanına aldı ama belimi tutmayı bırakmamıştı.

"Sesini çıkarma tamam mı küçük aslan?" dediğinde kafamı salladım. Bana gülümseyip telefonu elinde çevirdi ve telefonu ekranı açtı. Son arayan kişiye tıklayıp hoparlöre verdi.

Babamın sesini duyacağım için kalbim hızlı hızlı atarken öylece durdum, kollarını bana sarması bile umrunda değildi şuan. İkinci çalışta telefon açılıp babamın sesini duyduğumda burnumun direği sızlamıştı.

"Alo kardeş, aramışsın uyuyordum şimdi yetiştim." dedi gözlerini tavana dikip umursamaz bir şekilde konuşurken.

"Kusura bakma kardeşim, senden eski emniyet müdürünün numarasını isteyecektim." yumruklarımı sıktım ve ağlamamak için kendimi sıktım.

"Hayırdır ne yapacaksın?"

"Bizim başkomiser istedi, bizim oğlan ile ilgili birkaç izin çıkarmamız lazım ve ona danışacağız ama yeni numarası sadece sende varmış." Pusat bana doğru döndü ve gözleri benim yumruk yaptığım elime takıldı.

"Hmmm.." dediğinde belimden elini çekip elime uzattı. Kaslarım çatık ona bakarken geri çekemeye çalıştım ama izin vermedi. Yumruğumu açıp gözlerimin içine bakarak iki parmağımı ağzının içine aldı. Gözlerimi sonuna kadar açtım.

"Bir şey buldunuz mu?" dedi, konuşurken parmaklarımı çekip daha sonra tekrar ağzına alıyordu. Yumuşak dilini üzerinde dolandırırken babam konuştu.

"Dün bir garson ihbarda bulunmuş. Geçen haftalarda bir restorantda görünmüş ama o zamanlar tanımamış. Haberlerde bir kez daha görünce emin olmuş. Oranın kamera kaydına izin almadan bakamıyormuşuz."

Ben Pusat'ın yüzüne korkuyla bakarken onun ifadesi değişmemişti. İçime biraz umut dolsa da biraz da sırf ben o zaman söyledim diye bana işkence edecekmiş gibi geliyordu.

"Anladım.." dediğinde bileğimden tutup elimi kaldırdı ve avuç içimi yaladı. Baş parmağımı ağzına alıp emdi.

"Kimin ellerinde şuan hiç bilmiyorum." dediğinde Pusat gülümsedi. Benim kalbime bir ağırlık çökmüştü ve yine dudağım titremeye başlamıştı. "Annesinin gözüne gram uyku girmiyor."

"Umarım hangi orospu çocuğu kaçırmışsa bir an önce bulunur." dedi ve kendini yan çevirerek bana döndü. Avuç içimden başlayıp bileğime kadar yavaş öptü.

"İnşallah kardeşim, sen numarayı at bir bakalım biz."

"Tamamdır, atıyorum şimdi." dedi ve ardından telefonu kapattı.

Telefonu kenara atarken hâlâ bildiğimi öpmeye devam ediyordu. Ben ruhum çekilmiş bir şekilde öylece duruyordum. Durdurmaya kalksam bile durmuyordu. Artık mecalim kalmamıştı.

Parmak uçlarımı teker teker öpüp geri çekildi. Ben yüzüne bakarken o sıkıntılı bir nefes verdi.

"Gerçekten bir tatil günüm bile yok ya." dedi söylenirken. Ardından benimle göz göze geldi. "Bak senin salaklığın yüzünden yeni bir iş çıktı."

Gözlerimin içine yalancı bir sinir ile bakarken birden ayağa kalktı ve beni de kaldırdı. Ben irkilerek geriye gitmek istesem de yine izin vermemişti.

"Bebeği evde yalnız bırakmak olmaz. Benimle geliyorsun." dediğinde ona itiraz edemeden peşine takıldım.

Odaya gidip üzerini değişti ve daha sonra kendisi gibi bana da bir şapka taktı. Hırkası bana büyük olurken umursamadan arabanın anahtarını alıp beni de peşinden sürükleyerek dışarı çıktı.

***

Kilitli arabanın içinde otururken, vicdan azabından intihar edecek kıvama gelmiştim. Benim yüzümden masum insanların canını alacaktı.

"Ne olur öldürmesin..." diye fısıldadım.

Yine o gün olduğu gibi yağmur yağarken, gideli yarım saat olmuştu ki onu gördüm. Elindeki silah ile seri adımlar atarak arabaya yaklaşıyordu.

Önden dolanıp kilidi açtı ve sürücü koltuğuna oturdu. İçeri soğuk hava girdiğinde, vücudum ürperdi. Bana bakmadan silahın susturucusunu çıkardı. Silahı torpido gözüne koyup şapkasını çıkardı ve arkaya attı.

"Garsona acıdım." dedi eldivenlerini de çıkarırken. Ben dolu gözlerim ile onu izliyordum.

"Bu yüzden acı çekmeden ölsün diye direkt kafasına sıktım." dedi normal bir şekilde. Gözlerimi yumup yüzümü buruşturdum. Önüme dönerken koltuğa biraz daha yapıştım.

"Uslu durmazsan daha çok kişi ölür, ben sana lafımı dinle dedim." dedi sinirle, ama gerçek bir sinir değildi.

Eldivenleri de kenara bırakıp motoru çalıştırdı. Omzumun üzerinden arkaya bakıp geri geri giderken, daha sonra sağa doğru döndü. Geldiğimiz yönden geri giderken radyoyu açtı.

Bu sefer yabancı bir şarkı arabanın içine dolarken ben sessiz sessiz ağlıyordum. O ise bir sigara yakmıştı.

"Çok acıktım, gidelim de kendime bir yemek yapayım." kendi kendine konuşurken ben bakışlarımı cama çevirdim.

Durduramıyordum, herkes zarar görüyordu.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin