Herkese merhaba çok geç geldim özür dilerim hem sınavlar hem de hastalıklarla uğraştım üstüne yatılı misafirler geldi o yüzden bölüm bu kadar geç geldi.
Hatamı telafi etmek için bundan sonra her hafta bölüm atmaya çalışacağım.
Beğenmeniz dileğiyle.
Bölüm ithafı devlet808 güzel ablama.
Düşüncelerinizi yazın lütfen merak ediyorum. Yıldıza basmayı unutmayın.
Sustuğum,konuşamadığım şeyler var,
Hiç dile getiremediklerim:
İçinde kaybolduğum şehirler
Ve içimde kaybolup giden insanlar var...Barın'ın yanından ayrıldıktan sonra içime bir acı çökmüştü. Ölümün sessiz çığlıkları gibi ruhum bedenimden ayrılıyordu ama bu acıyı anlatacak hiçbir kelime bulamıyordum. Bütün alfabeyi toplasalar yüreğimdeki acıyı, yangını anlatacak söz bulunamazdı. Yüreğimdeki kor ateş tüm herkesi yakabilecek güçteyken sadece beni yakıp kül ediyordu. Ben artık adına yaşamak denen ölümü düşünmüştüm .
Avlunun ortasında daha kaç gün önce kendi ölüm kararımı verdiğim kanlar içinde kalıp tekrar ayağa kalktığım yere bakıyordum. Ben orada en zor olan şeyi yapıp kabullenmeyi öğrendim. İnsanın ne sırtında taşıdığı yükler ne de düşündükleri yorar.
İnsanı asıl yoran şey, yüreğinde taşıdığı insanlardan göremediği vefaymış...Gözlerimi tekrar avluda gezdirdim gördüğüm ağaçla tebessüm ettim. Miraç abimle oyun oynarken ondan saklanmak için ağaca çıkmıştım.Abim beni aramış bulamamıştı.Ağaçtan inerken ayağım takılıp düşmüştüm. Kolumu kırmıştım benim yaramazlığımdan olmuştu. Ama babamdan o kadar laf yiyen ceza alan abim olmuştu.
Birden nefesimin kesildiğini hissettim. Babamın kaç gündür yaptıkları aklıma gelmişti tüm ağalarla konuşmuştu en son beni de oğlumu da öldürün ama kızımı almayın demişti. Ama nafileydi bu topraklar doymamıştı hüzne, sevgisizliğe, acıya, ayrılığa, bir kişinin daha hayatını karartmaya.
Kaç gündür babamın yeşillerine bile değmemişti gözlerim benden saklıyordu parıltıları kaçmış gözlerini. Belki son görüşüm olacaktı o orman gözleri. Gözünün içine baktığımda sevdiğim ormanlar yakılmıştı sadece yangının ardından kalan küller vardı o gözlerde. O her ormanlarını sakladığında içimden bir şeyleri yok olup gidiyordu.
Ayrılıyordum artık o orman gözlerden, gidiyordum artık bana sarılınca acımı kendi acısı yapan annemden, senin acın benim ölümüm diyen abimden, kaç ölümü gördüğü halde hâlâ sensin acımı dindiren diyen yademden. Bana ömrüm diyen abimdi ömrümü bitiren benim üstüme yaşarken toprak atanda oydu.
Boğazımdaki hıçkırıkları dindirmeye çalıştıkça daha nice anılar doluyordu zihnime ve o anılar aklıma geldikçe göz yaşlarım ardı ardına akıyordu kor ateşlerde yanan yüreğime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS ÇİÇEĞİ ( TÖRE )
ChickLitSuskun şehir Amed. Yıkık kentin masalı. Acıların feryat olup yürek yaktığı şehir. Güneşin kızıllığa kanla büründüğü. Acının çiçek olup büyüdüğü. Yeşilin en güzel tonunda ölüm olduğu karanlıklar şehri. Törenin kanun kabul edildiği. Her sur taşında...