Suskun şehir Amed.
Yıkık kentin masalı.
Acıların feryat olup yürek yaktığı şehir. Güneşin kızıllığa kanla büründüğü.
Acının çiçek olup büyüdüğü.
Yeşilin en güzel tonunda ölüm olduğu karanlıklar şehri.
Törenin kanun kabul edildiği.
Her sur taşında...
Elim çok şükür iyi iz baya kaldı ama. Yanması falan durdu.
Bol peçete stoğunuzla gelmişsinizdir umarım.
Çok ama çok uzun bir bölümle geldim.
34zerya21 burdan da takip ederseniz sevinirim. Duyuru ve kesitler burda da geliyor.
Sınır koymayacam çünkü bir ay yokum sınavıma yoğunlaşmam gerek. Ama gelirken süprizle geleceğim. Tabi bu benim belli de olmaz belki bölüm atarım bir tane daha. Ama Instagram ve burda alıntılar gelecek ileriki bölümler ile ilgili.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bazı acıların telafisi Sadece ölümle olur...
Parça parça bitmişliğin eseriydi, yok olup gitmek. Bazı gidişler kurtuluş içindi. Bazı gidişler ise yıkımın izlerini görmek içindi. Giden kurtuluşa ermiş kalan ise yeni azaplarala kavrulmaya başlamıştı.
Bir bakış, bir söz, bir gülüş her anı ilmek ilmek ruhtan götürürdü. Her nefeste bir kez daha yenilmişlikle yıkılıyordu.
Berdan hastane koridorunun soğukluğunu içinde hissetmişti. Bir insanın nefesi soğur muydu? Soğuyan havaya inat ciğerlerinde yanan ateş sönmüyordu.
Affan ağaya bakarak başını olumsuzca sallayıp " Olmaz... " diyerek sayıklıyordu. Ağzından yakarırcasına sadece olmaz kelimesi dökülüyordu. Böyle bir şeyi aklı almaz kalbi zaten dayanamazdı.
Yaşama tutunmak ister gibi son ümidini de kuratarmak için çırpınıyordu. Elleriyle buz tutmuş hastane duvarından destek alarak öne doğru bir adım atmıştı ki Miracın yakarışıyla olduğu yere çökmüştü. Sırtı buz tutmuş duvarda yüreği ise yangınlardaydı.
Erkekleri ağlamasının ayıp, yasak olduğu bu topraklarda hor görülen kadınlar için göz yaşı dökülüyordu.
Berdan gözlerini karşısındaki kalabalığa dikmiş kıpırdamadan izliyordu.
Miraç doktorun kolundan tutuğu gibi tekrara odaya sürüklemişti. Sert sesi duvarlara çarpıp kulaklarda yankılanıyordu. " Tekrar baka ilaç vur bir şey yap doktor " Diye hastaneyi inlemişti en son yalvararak " Beni çaresiz bırakma. Kurbanın olayım öldü deme. " Derken çocuklar gibi ağlıyordu.
Doktorun başını olumsuzca sallamasıyla " Yapma... " demişti. Gözleri bile yalvarıyordu.
Doktor bakışlarını kaçırarak " Biz elimizden geleni yaptık başınız sağolsun. " Derken kendinden emindi.
Miraç gözlerini sıkıca kapatıp dişlerini sıkmıştı yalan söylüyordu inanmak istemiyorudu. Doktorun her kelimesinde yüreğine kurşun yemiş gibi sendelemişti.
Miraç hıçkırkların arasında zor da olsa nefes almıştı. Gözlerini açtığı gibi hırsla doktora doğru bir adım atmıştı. " Ne başı lan ne sağı sen biliyormusun burası var ya" derken yumruklarını kalbine geçiriyordu. "Atmayı bıraktı söyle sağ mıyım ben?" Derken gözünden akan yaşları durduramıyordu.