~10~

6 2 0
                                    

Uzun, kızıl saçları ıslaktı. Banyodan kendini sarmış bir şekilde çıkarken sarayda yayın olan olaylardan bir haberdi.

Aynanın karşısına geçerek göğüs kafesinin hizasındaki pençe izine baktı.

Kırmızı gözleri bugün her zamankinden daha koyuydu. Prens olmasına rağmen bu saraydan nefret ediyordu .

Babasından nefret ediyordu. Üvey annesinden nefret ediyordu . O bu hayatı hak etmemişti.

Annesi ile eski günlerine dönmek istiyordu . Keşke yapabilse.
Ama eski geri getirilemiyordu ne yazık ki.

Dolaptan aldığı siyah pelerini yatağın üstüne koydu . Siyah, onun annesinin ölümünden sonra kendisini adlandıran tek renkti .

Pelerinin kızıla kaçan rengi hoşuna gidiyor gibiydi . Pelerinini giydikten sonra her zamanki gibi kapşonunu kafasına çekti .

Koridorda ilerlerken muhafızlar onun yanında eğiliyordu. Ama o, bunu bile umursamıyordu.

Küçükken bu hareketler pek hoşuna giderdi ama artık annesi öldükten sonra bunların bile bir önemi kalmamıştı.

Üvey anne ve o sahtekar babasının odasından geçerken kulağına bir kaç ses geldi.

Muhafızlar bir nedenden dolayı köye inmişlerdi ve şu anda koridorda tek o vardı.

Kafasını odaya döndürdü. Acaba girse miydi?

Sesler arttığında kesinlikle içeride başka birinin olduğunu kesinleştirmişti.

***

Elime geçen gümüş, pırlanta ne varsa inceliyor, kurcalıyor ve sonra da bir yere fırlatıyordum.

Daha ne kadar devam edeceğim acaba?

Önce çekmeceler, yatak, dolaplar derken oda darmadağın olmuştu .

Yatağın tam ortasına koyduğum torbaya bakarak kendim ile gurur duydum .

Ama aniden kapının açılması ile gözlerim dehşet ile açıldı.

***

Kapıyı tam açacaktı ki arkadan bir muhafız, "prensim?"

Prens, ona baktı . Baba ve o üvey annesinin odasının kapısını açarken yakalanmıştı.

Kapıyı tekrardan kapatarak, "söyle."

Muhafız, "efendim . Bu belgeleri imzalamanız gerek ."

Belgelere bakınca yine babasının senetleri olduğunu farketti .
Saçma sapan antlaşma senetleri .

Bir kaç imza attıktan sonra muhafız gitti ? Derin bir nefes alarak kapıyı açtı.

Ama içeride kimse yoktu. Üstelik oda darmadağındı. Ama kimse yoktu .

Aniden tavanda bir hareketlenme oldu . Biraz daha çat sesi gelince az sonra odanın tam da ortasındaki tavan çöktü.

Son anda kendimi pencerenin taşına tutunmuştum. Ayaklarım yerden kesildiği için pencerenin yüksekte olduğunu anlamak hiç de zor değildi .

Kendimi pencereye çektim ve uzun , geniş taşa oturdum. "Sen burada ne arıyorsun!?"

Aşağı bakınca bunu söyleyen kişi ile göz göze geldim . O da pelerinliydi. Siyah bir pelerin takmıştı.

Seviye Son/ Ruh Düğümü Ejderin RuhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin