~26~

1 0 0
                                    

Aykut hoca, "hayır. İki kişinin o ormana gitmesi gerekiyor . Ama bu gölde de hâlâ kendine güvenen biri kalması gerekiyor . Öbür hocalar kendilerinde değil ve biz ormandayken her an her şey olabilir. Bunu göz ardı edemeyiz ."

Ben, "hocam siz burada kalın? Ben giderim . Zaten çok da uzaklaşmak . Tehlike sezersem hiç bir girişimde bulunmadan buraya geri dönebilirim."

Aykut hoca, "buna izin veremem Samara ."

Derin bir nefes alarak hocaya döndüm. "Hocam, kim gidecek o zaman?"

Hoca, "benim gitmem icap eder."

Hocaya anlamsızca bakarak, "hocam eğer siz giderseniz buradaki öğrencilere bakacak kimse kalmaz . Bana da güvenmezseniz. Onca insanı bir anda koruyabileceğimi beklemeyin benden lütfen."

Aykut hoca, "ne yapacağız o zaman?"

O korkunç notta yazanlardan sonra ne yapacağımızı şaşırmıştık. Bizden iki kişinin ormana gitmesi gerektiğini ve eğer gitmezler ise bir kaç saat içerisinde göldeki herkesin topluca öldürüleceğini söylüyorlardı.

Müdür, "ben ve Samara gidebiliriz Aykut . "

Aykut hoca müdüre baktı. Müdür: "senin burada kalıp olası bir saldırı için hazır olman gerek . Merak etme . Dikkatli olacağız . Bunda hiç bir sorun çıkmayacak ."

Aykut hoca, göle baktı. Belki de benim onlara tek başıma koruyamayacağımı anlamış olmalı.

"Peki, ama ne olur ne olmaz tehlikeyi sezdiğiniz an direkt buraya geliyorsunuz. "

"Tamam hocam." Diye karşılık verdim.

Aykut hoca, bize ormana varana kadar eşlik etti. Çalılıkların önüne geldiğimizde müdür, "merak etme Aykut, eğer her hangi bir şey bulamazsak eğer direkt geleceğiz ."

Aykut hoca: "peki hocam . Ama siz yinede elinizi çabuk tutun . Bunun bir tuzak olduğunu hissediyorum ki bence öyle . Ama elimizden bir şey gelmiyor. Acele edin . "

Hocayla vedalaştıktan sonra müdür ile çalılıkların üstünden geçerek yürümeye başladık.

Aslında ilerlerken titrediği mı bile söyleyebilirim. Ne de olsa Aykut hoca bunun bir tuzak olduğundan yana .

Haklı.

Ben de bunun bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Zaten göle gelmememiz gerektiğini de bilmeleri gerekiyordu.

Ne de olsa lonca yaratık bir tek küçük bir su kaynağının etrafına mı yanaşamayacak?

Sıkıntıyla ilerlerken müdür: "dikkatli ol Samara. Bizi neyin karşılayacağını bilmiyoruz."

Aslında müdüre de hak veriyordum . Doğru. Bizi henüz neyin karşılayacağını bilmiyorduk ve bu da işi daha da korkutucu kılıyordu.

Titrek bir nefes aldım ve ilerlemeyi tam sürdürecektim ki ayağıma takılan sert, kaygan şey yüzünden yere düştüm.

Çamur olmalıydı. Ne de olsa buradan bir kaç metre ötede büyük bir göl bulunuyordu .

Hiç bir şey olmamış gibi ayağa kalkacakken o anda ellerime yapışmış şeyin çamur olmadığını farkettim.

Kan.

Kan, yine kan , yine kan .

Yutkunarak yere baktığımda gördüğüm manzara hiç beklemediğim türdendi.

Müdürün cesedi.

Müdür mü?

İyiki gördüğümde konuşma yetkimi kaybetmiştim. Sağıma bakınca gördüklerim ikinci bir şok yaşamama neden oldu.

Seviye Son/ Ruh Düğümü Ejderin RuhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin